Antarktika, Yunancada ‘Antarktikos’ denen, ‘Arktika’nın karşısındaki’ anlamına geliyor. Bu buzul kıta, 200 yıl süren araştırmaların sonucunda, araştırmacı Charles Wilkes tarafından 1840 yılında bulunuyor. Dünyanın pek çok yerinden macera arayışında olan gezginlerin, arayıp da bulamadığı bir deneyimi yaşatıyor Antarktika Kıta’sı. Yaklaşık olarak 1900’lü yılların başlarına kadar keşfedilemeyen kıta, güney yarım kürede yer alıyor.
Keşfedildikten sonra sadece araştırmalar yapmak isteyen uzmanlar kıtaya ayak basıyor. Antarktika üzerinde bir yerleşim yeri bulunmuyor, ancak bilimsel araştırma merkezleri yer alıyor. Zaten bir araştırmacı kimliğine sahip değilseniz, kutup çizgisinin olduğu bölgeden içeriye sıradan vatandaş olarak giriş izniniz bulunmuyor. Kıtaya düzenlenen geziler sadece kıyıları kapsıyor. Büyük buz dağlarıyla kaplı kıtada, -50 derece sıcaklıkta bile varlığını sürdüren penguenler bulunuyor. Antarktika Kıta’sına bir gezi planlıyorsanız, çok masraflı bir yolculuk olduğunu ve önceden iyi bir birikim yapmanız gerektiğini unutmayın.

Antarktika Hakkında Bilgiler
Antarktika, bünyesinde ülke barındırmayan tek kıta olarak biliniyor. Bunun sebebi kıtanın üzerindeki kalınlığı yaklaşık 2000 metreyi bulan buz kütlesinden kaynaklanıyor. Kutup noktalarına doğru bu buz kütlesinin kalınlığı yaklaşık 4300 metreyi buluyor. Kıtadaki buz kütlesi dünya üzerindeki buz kütlelerinin yaklaşık olarak %92’sini oluşturduğu söyleniyor. Araştırmacıların çalışmalarını zorlaştıran soğuk ve zor şartları da cabası. Yaz aylarındaki ortalama sıcaklık -20 derece civarında olurken; kış aylarında güneyden esen fırtınaların da etkisiyle ortalama -70 derecelere kadar sıcaklığın düştüğü biliniyor. Bu sebeple kıta üzerinde yerleşim yeri bulunmuyor. Sadece araştırmacıların gözlem yaptıkları sahalar bulunuyor.
14,4 km2 yüzölçümü olan kıta parça parça keşfediliyor. Bu sebeple de kıtayı ilk kimin keşfettiği konusunda ikilem yaşanıyor. Büyüklük bakımından Asya, Afrika, Kuzey Amerika ve Güney Amerika’dan sonra gelen kıta, dünya üzerindeki en büyük 5. kıta oluyor. Üzerindeki devasa buz kütlelerine bakmayın aslında dünyanın en büyük çölü olarak biliniyor. Çünkü; kıtada neredeyse 2 milyon yıldır yağmur suyu değmeyen toprak bulunuyor. Bölgenin tamamı aşırı kurak, soğuk ve fırtınalı bir iklime sahip olup yağış oluşum ihtimali yok denecek kadar az oluyor. Kıtanın kalın ve devasa buz kütleleriyle gizlenen jeolojik yapısı, araştırmacıların geliştirdiği tekniklerle açığa çıkarılıyor. Batı Antarktika kısmı, Güney Amerika’daki And Dağlarına çok benzetiliyor. Batı Antarktika kısmı, birkaç kıtasal levhanın birleşmesiyle bir dağ dizisi şeklinde oluşuyor. Batı Antarktika Çatlağı, Batı ve Doğu Antarktika arasında sınır boyunca uzanan dağların yaratılmasıyla oluştuğu düşünülüyor. Doğu Antarktika, Batı’ya göre jeolojik açıdan daha çeşitli bir yapıya sahip olduğu gözlemleniyor. Antarktika’nın yer altı kaynakları incelendiğinde oldukça çeşitli sonuçlar elde ediliyor. Kömür, kireçtaşları ve kumtaşları bulunuyor. Prens Charles Dağları’nda demir rezervi ve Ross Denizi’nde ise petrol ve doğalgaz kaynakların olduğu araştırmaların sonucu olarak karşımıza çıkıyor.
Antarktika’da Gezilecek Yerler
McMurdo Kuru Vadileri: Kıta’nın popülaritesi en yüksek noktası olan McMurdo Kuru Vadileri, yüzey şekilleri ve yapısı bakımından Mars’a benzetiliyor. Bu sebeple Mars’a gönderilecek uzay araçlarının test noktası olarak kullanılıyor. Dünyanın en kurak arazisi olan bu bölgeye neredeyse 2 milyon yıldır yağış düşmediği biliniyor.
Kan Şelaleleri: 1911 yılında bir jeolog olan Griffith Taylor tarafından bulunan bu bölgeye Taylor Buzulu da deniliyor. Kan renginde akan bu akıntının renginin neden böyle olduğu uzun yıllar yapılan araştırmalarla bulunmaya çalışılıyor. Araştırmacılardan Blood Falls tarafından, sudaki demirin suyu oksitlemesi sonucu suyun bu rengi aldığı bulunuyor.
Observation Hill (Gözlem Dağı): Antartika Kıtası’na kuşbakışı bir bakış atmak isteyenlerin uğrak noktası olan bu noktaya çıkmak için oldukça güçlü bir rüzgara karşı tırmanmanız gerekiyor. Saatteki hızı neredeyse 200 km’yi bulan bu rüzgarı göze alıyorsanız bu nokta Antarktika’nın görüp görebileceğiniz en yüksek noktalarından biri. Oldukça soğuk olan bu noktaya çıkmayı kafaya koyduysanız, ekipmanlarınız sağlam ve sizi koruduğundan emin olunuz.
Deception Island: Antarktika’da yüzme deneyimi yaşayabileceğiniz tek yer. Bu ilk duyulduğunda kulağa pek hoş gelmiyor. Antarktika’nın buzla kaplı yüzeyinden buz gibi suyuna girmek ve yüzmek pek akıllı işi değil gibi geliyor. Ancak öyle zannettiğiniz gibi buz gibi bir su değil. Kıta’nın sıcak su kaynaklarının denize karıştığı bir noktada bulunuyor bu yer. Dünya’daki en ilginç yüzme deneyimi yaşayabilirsiniz.
Paradise Bay (Paradise Harbour – Cennet Koyu): Antarktika Kıta’sının batı bölümünde yer alan bu yeri, kruvaziyer gemileri ile ziyaret edebiliyorsunuz. Kilometrelerce uzunluktaki buzul kütlelerini, o bölgede yaşayan penguenleri ve balinaları görme şansınız oluyor. Cennet Koyu olarak da bilinen bu yere sadece kruvaziyer gemileri ile ulaşım sağlanıyor.
Kutup Işıkları: Kutup Işıkları, insanların görmek için binlerce kilometre yol gittiği muhteşem bir manzara. Fotoğraf makinelerinizin hazır olmasında fayda var, bu muhteşem manzara Antarktika’dan da izlenebiliyor. Antarktika’ya gittiğinizde güneşi orada batırdıysanız bu muhteşem manzarayla karşılaşabilirsiniz.

Antartika Hakkında ilginç Bilgiler
Tuhaf omurgasız hayvanlara ev sahipliği yapıyor. Antartika Kıtası, yaşam için oldukça zor şartlara sahip bir bölge olmakla birlikte oranın zorlu şartlarına uyum sağlamış canlılar milyonlarca yıldır orada yaşıyor. Bu hayvanlar içinde omurgasız yaratıklar da bulunuyor. Görünüşleri oldukça tuhaf olan bu yaratıklar, ‘Belgica Antarktika’ ismiyle anılıyor. Parlak ve siyah bir görünümü olan bu omurgasız canlıların, en küçük böcek genomundan oldukları biliniyor. Yine omurgasız olan başka bir canlı ise ‘Antarktika ölçeği solucanı’ ya da bilimsel adıyla ‘eulagisca gigantea’ olarak bilinen bir deniz kurdu cinsi olan canlılar deniz tabanında yaşıyor. Boyları yaklaşık olarak 20 cm olan bu canlıların boylarına oranla oldukça büyük dişleri dikkat çekiyor.
Antarktika’da doğan biri var. Kıta’da bir yerleşim yeri yokken bir insan orada nasıl doğar dediğinizi duyar gibiyim. Ancak araştırmalar için Antartika Kıtası’na pek çok üst kuruluyor ve bu üstler bir kasaba kadar kalabalık. Yüzlerce insan orada araştırma yapmak için bulunuyor. Bu Kıta’ya araştırma yapmak için sadece yaz ayları tercih ediliyor, çünkü buraya kışın gelip gitmek neredeyse imkansız. Araştırmacılar 3 ila 6 ay için Kıta’ya gidiyor. Bu Kıta’ya gelen araştırmacılardan biri 7 Ocak 1978 tarihinde doğum yapıyor ve Emilo Markos Palma ismi veriliyor bu bebeğe. Palma, Kıta’da doğan ilk insan unvanına sahip oluyor.

Dünyanın en kuru ve kurak çölü. Milyonlarca yıldır bir damla yağışın düşmediği topraklar, iklim açısından Dünyanın en kurak yeri. Üzerinde buz kütlelerinde çok miktarda su bulunmasına rağmen, Sahra Çölü’ne göre daha kurak bir bölge olarak kalıyor.
Denizaltı volkanları bulunuyor. Antarktika’da bilinen aktif 2 volkan olduğu görülüyor. Ancak uzmanlar bölgede başka volkanların bulunduğunu ve bunların buz kütlesinin altında kaldığını söylüyorlar. Araştırmacılar, incelen buz tabakasının oluşturacağı basıncın bu uyuyan volkanları harekete geçireceğini ve de buz kütlelerinin daha da hızlı eriyeceği öngörülüyor. Bölgedeki denizaltı volkanları harekete geçerse Antarktika’yı tekrar dondurmak mümkün görünmüyor.
Pars fokları ölüm saçıyor. Antarktika’nın dondurucu soğuğuna karşı direnebilen ve yaşamını orada sürdüren canlılardan biri de pars fokları. Bölgeye giden insanlar en çok balinalardan korkarlar ancak aç ve dev cüsseli Pars fokları en korkutucu hayvanlar oluyor. 4 metreye varan boyları ve 500 kiloya kadar ulaşabilen kilolarıyla bu dev foklar 2003 senesinde İngiliz bir araştırmacının ölümüne sebep oldu.