Yerli ve yabancı turistlerin İstanbul’daki gözde tarihi mekanlarından olan Topkapı Sarayı, asırlara meydan okuyan ihtişamı ve yapıları ile asaletini korumaya devam eder. 15. yüzyıldan itibaren Sarayburnu’ndan Marmara’yı seyreden Topkapı Sarayı görenleri kendisine hayran bırakan tarihi eserlerden biridir.
Dünyada yer alan müzeler içerisinde belki de üzerinde sonu gelmeyen tartışmaların söz konusu olduğu müzelerden biri olan Topkapı Sarayı, sultanlarından muhteşem saraylarına, güzel cariyelerinden Haremine, mücevherlerle dolu Hazinesinden daha pek çok bölümüne kadar günümüzde de hakkında rivayetlerin dile getirildiği saraydır. Bir yerde maharet varsa üzerine konuşulanlar da elbette bitmez. Topkapı Sarayı da Osmanlı Devletinin maharetini, ihtişamını ve gücünü gösteren bir saraydır. Peki Osmanlı’nın bu ihtişamlı sarayının tarihteki yeri nedir? “Topkapı” ismi nereden gelir? Topkapı Sarayı’nın bölümleri nelerdir? Topkapı Sarayı’nın önemi nedir? Gelin bu yazıda, asırlara meydan okuyan Topkapı Sarayı’nın tarih koridorlarında birlikte dolaşalım.
Topkapı Sarayı’nın Tarihteki Yeri
600 yıllık tarihi geçmiş olan Osmanlı Devleti’nin, yaklaşık 400 yılı boyunca devletin idare merkezi olarak kullandığı Topkapı Sarayı, İstanbul’da İstanbul yarımadasının ucundaki Sarayburnu’nda yer alır. Osmanlı padişahlarının ve ailesinin yaşadığı bu saray içerisinde bir zaman içinde 4 bine yakın insanın yaşadığı dile getirilir.
Topkapı Sarayı, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştır. 1460 yılında yapılmaya başlanmış olan saray, 1478 yılında tamamlanabilmiştir. İstanbul Boğazı ile Haliç arasında bulunan ve Doğu Roma yerleşkesinin yani Bizans akropolünün üzerinde 700.000 metrekarelik bir alana inşa edilen Topkapı Sarayı, Sultan Abdülmecid’in Dolmabahçe Sarayı’nı yaptırmasına kadar devletin idare merkezi ve Osmanlı padişahlarının ikamet yeri olmuştur. Kısacası Topkapı Sarayı yaklaşık 400 yıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu’nun eğitim, idare ve sanat merkezi olarak kullanılmıştır. Yapıldığı tarihten günümüze kadar da öneminden hiçbir değer kaybetmemiştir.
Saray halkı ve erkanının Dolmabahçe Sarayı, Yıldız Sarayı ve başka saraylarda yaşamaya başlaması üzerine Topkapı Sarayı da boşaltılmıştır. Padişahlar tarafından boşaltılan sarayda görevliler yaşamaya devam etmiştir. Sarayda zaman zaman restorasyon çalışmaları, onarımlar yapılmıştır.
Topkapı Sarayı’nda Kutsal Emanetler’in yer aldığı Hırka-i Saadet Dairesi, Ramazan ayı içerisinde padişah ve ailesi tarafından ziyaret edilmiştir. Bu nedenle sarayın bu bölümünün her yıl bakımının yapılmasına ayrıca önem gösterilmiştir.
İlk defa Abdülmecid döneminde o dönemin İngiliz elçisine Topkapı Sarayı Hazinesi’ndeki eşyaların gösterilmesi üzerine Topkapı Sarayı adeta bir müze gibi ziyarete açılmıştır. Bu hadiseden sonra Topkapı Sarayı Hazinesi’nde bulunan kıymetli eserleri yabancılara göstermek gelenek haline gelmiştir. Ardından Sultan Abdülaziz devrinde Topkapı Sarayı’na ampir üslupta camekanlı vitrinler yaptırılır. Hazine bölümünde yer alan eski eserler de yaptırılan vitrinlerin ardında muhafaza edilerek sergilenmeye başlanır.
Cumhuriyetin ilanından sonra Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle 3 Nisan 1924 yılında Topkapı Sarayı müze olarak kullanılmaya başlanmıştır. Cumhuriyet’in ilk müzesi olan bu tarihi ve kıymetli yapı, içerisinde yer alan koleksiyonlar, mimari yapılar ve yaklaşık 300.000 arşiv belgeleriyle dünyanın en büyük saray müzelerinden biridir. Bu noktada da her yıl yerli ve yabancı pek çok ziyaretçinin akınına uğrar.
Neden “Topkapı” Sarayı?
Topkapı Sarayı, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethetmesinden sonra yaptırdığı ikinci saraydır aslında. Bu nedenden dolayı zamanında bu ihtişamlı yapı “Yeni Saray” anlamında kullanılan “Saray-ı Cedid” ismiyle anılmıştır. Sarayın şimdiki adı olan “Topkapı”nın kullanılması çok daha sonraki dönemlere tekabül eder.
Sultan I. Mahmud Osmanlı tahtında iken Bizans surlarına yakın bir noktada ahşaptan bir sahil sarayı inşa ettirir. Sahil sarayının önüne de selam topları yerleştirilir. Zaman geçtikçe bu selam topları nedeniyle bugün Topkapı Sarayı olarak bildiğimiz Saray-ı Cedid halk arasında “Topkapusu Sahil Sarayı” adıyla anılmaya başlanır.
Yıllar geçtikçe ahşaptan yapılan sahil sarayı yangın nedeniyle kullanılamayacak hale gelir. Sahil sarayı yıllara dayanamasa da bu sarayın yerine inşa edilen Topkapı Sarayı’na bugünkü ismini miras bırakır.
Topkapı Sarayı’nın Bölümleri
Topkapı Sarayı ilk dönemlerinde geniş bir alana yayılmamıştır. Zamanla sarayın ve padişahların ihtiyaçları doğrultusunda sarayın alanı genişlemiş ve 700.000 metrekarelik alana ulaşmıştır. Sarayın bugünkü alanı 80.000 m²’dir.
Birbirinin içinde geçilebilen dört avluya sahip olan saray, aynı zamanda bahçeler ve meydanlarla da çevrilmiştir. Sarayın birinci giriş kapısı olan birinci avlu, halkın başvuru için girdiği avludur. Cebehane olarak kullanılan bu alanın dışında darphane, hastane, fırın ve Aya İrini Kilisesi yer alır.
Devletin idare binalarının bulunduğu bölüm ikinci avludur. Bu avlu tarih boyunca pek çok resmi törene şahitlik eden bölümdür. Aynı zamanda divan toplantılarının yapıldığı Divan-ı Hümayun ve Divan-ı Hümayun Hazinesi de bu bölümde yer alır. Padişahın adaletini simgeleyen Adalet Kulesi, divan binasının arka kısmında bulunur. Ayrıca Kubbealtı’nın yan kısmında Harem Dairesi girişi ve Zülüflü Baltacılar koğuşu bulunur.
Üçüncü avlu, Enderun, sultanın kendisine ait alanlar ve II. Murad devrinde inşa edilen saray okuluna ait yerlerin bulunduğu bölümdür. Bu bölümde padişahın toplantı yaptığı ve yerli ve yabancı elçileri huzuruna kabul ettiği Arz Odası, Enderun Hazinesi, Fatih Köşkü, Has Oda, Seferli, Hazineli, Büyük Oda ve Küçük Oda vb. isimlerle zikredilen saray okulu koğuşları da bulunur.
Son olarak dördüncü avlu, asma bahçelerinin ve padişaha ait köşklerin yer aldığı bölümdür. Osmanlı kültürüne özgü klasik köşk mimarisine ait eserleri bu bölümde görebilirsiniz. Bağdat ve Revan Köşkleri, Sünnet Köşkü, İftariye Kameriyesi, Kara Mustafa Paşa Köşkü, Esvab Odası, Safa Camii, Hekim Başı Kulesi, Mecidiye Köşkü dördüncü avluda yer alan yapılardandır.
Topkapı Sarayı’nın Önemi
İstanbul’da Marmara’ya nazır Sarayburnu’nda yer alan Topkapı Sarayı, 300.000 metrekarelik alanında Osmanlı İmparatorluğu’nun ihtişamını üzerinde taşıyan önemli bir saraydır. Mimari yapıları, koleksiyonları, içerisinde yer alan birbirinden önemli arşiv belgeleriyle dünyanın en büyük saray müzelerinden olan Topkapı Sarayı’nın önemi elbette ki saymakla bitmez. Ancak gerek kendi tarihi gerekse bu tarihten günümüze taşıdığı eski eserleriyle kendi değerini vurgulayan ve yarınlara da taşıyacak olan Topkapı Sarayı, Osmanlı İmparatorluğu’nun en köklü saraylarındandır. 600 yıllık tarihin 400 yılında Osmanlı İmparatorluğu’na ev sahipliği yapmış olan bu saray, oldukça önemli bir yere sahiptir. Bu önemiyle de 1985 yılında UNESCO Dünya Mirasları Listesi’nde de yerini almıştır.
1460- 1478 yılları arasında inşa edilen Topkapı Sarayı’nın yapımındaki tasarımlarda Türklere has göçebe kültüründen izler taşımasına önem verilmiştir. Saray hem Anadolu’da asırlar boyunca yaşamış halktan izler sunar hem de Osmanlı hanedanına özgü incelikleri günümüze sergiler. Ayrıca sarayın yapımında tamamıyla Barok mimarisi ve Osmanlı mimarisi kullanılmıştır. Topkapı Sarayı’nın mimarisinin ünü, onu tasarlayan Mimar Sinan, Fatih Sultan Mehmet, Acem Ali, Davud Ağa ve Sarkis Balyan’dan gelir. Her biri Topkapı Sarayı’na ayrı bir dokunuşla muhteşem bir mimarinin ortaya çıkmasına vesile olmuştur.
Geçmişten bugüne asırlara meydan okuyan ve tarihte çok önemli bir yeri olan Topkapı Sarayı, görenleri kendisine hayran bırakan saraylardandır. Asma bahçeleri, meydanları, köşkleri, hazineleri, tarihi eserleri, Kutsal Emanetleri, arşiv belgeleri ve daha nice özellikleriyle birlikte İstanbul’da mutlaka gezilmesi görülmesi gereken yerlerden biridir.