Doğu Akdeniz’e kıyısı bulunan ve bir Arap ülkesi olarak bilinen Lübnan, resmi ismi ile Lübnan Cumhuriyeti, Orta Doğu’da bulunuyor. Turistik bakımdan Orta Doğu’nun güzel bir tatil için en sık tercih edilen ülkelerinden biri olma özelliğini taşıyan Lübnan’ın kıyısında Akdeniz’in uçsuz bucaksız turkuaz görüntüsü sizi karşılayacak. Akdeniz ikliminin hissedildiği Lübnan’da turizm yaz aylarında son derece gelişmişlik gösteriyor ve ülke bu nedenle Orta Doğu’nun en çağdaş ülkelerinden biridir.
Ülkenin başkenti Beyrut şehri, ayrıca Lübnan’ın tarihi ve finansal noktası olma özelliğini de taşıyor. Burada ülkenin geçmişine ışık tutan tarihi müzeler bulunuyor. Akdeniz’de yer aldığı konum sebebi ile antik zamanlara dek uzanan sağlam bir tarihi olan Lübnan, Akdeniz’e hakim olmuş kıymetli ülkelerden biri olan Fenike Medeniyetine de ev sahipliği yapmış.
Ülkede Akdeniz iklimi hakim; Lübnan’da hava ılıman olduğundan tatilinizi sene içerisinde herhangi bir döneme planlayabilirsiniz. Ülkenin en çok ziyaretçi ağırladığı zamanlar Haziran, Temmuz ve Ağustos ayları. Yaz turizmi burada son derece gelişmiş. Şayet arayışınız hareketli bir tatil ise tercihinizi kesinlikle bu aylardan yana kullanmanızı öneriyoruz. Bahar mevsimlerinde ülkenin kıyı şeritlerinde iklim ılıman seyrettiğinden Mart, Nisan ve Mayıs ayları kültür turu yapmak için çok ideal. Ayrıca Eylül, Ekim ve Kasım ayları kültür turları için uygundur.

Sene içerisinde ortalama hava sıcaklığı 13°C. Yaz mevsiminde yaklaşık hava sıcaklığı 35-40°C arasında iken, kış mevsiminde bu değerleri 7-10°C arasında görebilirsiniz. Kıyı şeritlerinde hava sıcaklığı eksi derecelere düşmüyor, yükseklerde ise kar ve don görmek mümkün. Kış tatili planlıyorsanız sizin için en uygun zaman aralığı Aralık-Şubat ayları arasındaki dönemdir. Bahar ve kış mevsimlerinde yağmurlu havalara da hazırlıklı olmanızda fayda var.
Lübnan’da Gezilecek Yerler
Ülkenin en büyük şehri ve başkenti olma özelliğinin yanı sıra Beyrut, ayrıca ülkenin kültür, eğlence ve turizm noktasıdır. Lübnan’daki devasa liman Beyrut’ta yer alıyor. 5000 yıla dayanan köklü bir geçmişi olan Beyrut’a, ülkenin finansal dengesinin belkemiği de demek mümkün. Tüm bunların yanı sıra Orta Doğu’nun da en kıymetli ticari noktalarından biri. 1970’li senelerde yaşanmış olan iç savaşın kalıntıları yavaşça yok olurken bugün dahi kentte bu tahribatı görmek mümkün.
Kenti ziyaret ettiğinizde Roma, Bizans, Memlük ve Osmanlı’ya ait olan pek çok tarihi anlamı bulunan eserlere denk gelebilirsiniz. Corniche kıyı şeridi sırasında oturup soluk alabileceğiniz ve görüntünün tadını çıkarabileceğiniz bir çok yer bulunuyor. Kentin merkezi olarak bilinen Solidere’de ise sayısız tarihi mimariyi inceleme şansı bulacaksınız. Kent aşırı derecede büyük bir yer olmadığından turistik yerlere yürüyerek ulaşmak mümkün. Ülkenin en çok tercih edilen turistik noktası Beyrut şehrinde muhakkak görülmesi gereken Baalbek Antik Kenti bu kıymetli lokasyonlardan yalnızca biri.

Baalbek
Sami soyundan gelen Akdeniz asıllı bir kabile olarak bilinen Fenike ve Roma dini kültürlerinin özdeşleşmesi ile meydana gelen ve uzmanlar tarafından “Dünyanın en ihtişamlı tapınak kenti” olarak tabir edilen Baalbek Antik Kenti pek çok uygarlığı misafir etmiş. Ülkenin doğu bölgesindeki Beka Vadisinde bulunan tarihi mimarisi ile Baalbek tapınak kenti, son zamanlarda burada yaşanan problemlerden sonra tekrardan misafirlerini ağırlayacağı günleri bekliyor. Roma zamanında en ihtişamlı dönemini yaşamış olan Baalbek, sayısız Roma İmparatorunu misafir etmiş. Roma İmparatorluğu’nun buraya niye bu kadar değer verdiği, yapımı için neden bu kadar çaba sarf ettiği hala bilinmiyor. Doğu-Batı yönünde devam eden İpek yolunun kıymetli bir noktası olan, antik dönemin Roma’dan sonra en önemli inanç merkezi olarak bilinen ve geçmişte mücadeleler sebebiyle sayısız el değiştiren kentte; Bizanslılar, Selçuklular, Eyyubiler, Haçlılar, Moğollar, Memlükler ve Osmanlılar hüküm sürmüş. Her hüküm süren uygarlık bu kente bir şeyler katmış. Ortalama 2000 ton ağırlığındaki işlenmiş taşları ile, kocaman sütunları ile, antik dönemin gizemlerle dolu bilim dünyası, çağdaş bilimin ulaşamadığı bilgilerle, ihtişamlı mimari yapısıyla döneminin en kıymetli tapınak kenti Baalbek, geçmişten bugüne dek tüm gizemli kalıntılarıyla ulaşmayı başarmış bir antik kent.
Tapınak Şehri
Ortalama 5000 senelik bir tarihe sahip olduğu düşünülen Baalbek, ilk etapta Fenikeliler, daha sonrasında Yunanlılar ve son olarak da Romalılar tarafından kutsal bir inanç merkezi olarak kabul görmüş ve önem arz eden yapılar inşa edilmiş. Fenikeliler, en güçlü tanrıları olan “Baal” ismini şehre vermişler. Sonrasında Yunanlılar tarafından Güneş Şehir anlamına gelen Heliopolis ismi şehre verilmiş. Sonra tekrardan Baalbek ismini alan bu kent, değişik tanrılara adamak amacı ile yapılmış olan tapınakları ile bir çok farklı inanç adına adeta merkez olmuş durumda. Ortalama 200 sene boyunca yapımının devam ettiği rivayet edilen kent, daha çok Fenike ve Roma dini kültürlerinin harmanlanması oluşmuş. Sırası ile Baal, Zeus ve Jüpiter tanrıları adına adanmış olan kent, Romalıların çok tanrılı inanışlarını terk etmesi sonrasında kıymetini kaybetmiş. İslamiyet’ten sonra sonra 637 senesinde Ebu Ubeyde bin Cerrah tarafından İslam topraklarına dahil olan kent, 1100’lü senelerde Haçlılar ve Müslümanlar arasındaki mücadelelere şahit olmuş. Kent, en büyük çaplı hasarı Haçlılar tarafından işgal edildiği zamanlarda görmüş.
Baalbek kentine, 1500’lü senelerde Osmanlı İmparatorluğu hüküm sürmüş. O zamanlardaki verilere göre kentin en heybetli tapınağı olan Jüpiter de içerisinde olmak üzere pek çok yapı ya tamamen yada kısmen hasarlı durumdaymış. Osmanlı yönetimi 1900’lü senelerde Almanlara vermiş olduğu çalışma izninden sonra kentin toprağın altında kalan çok büyük bir kısmı yeniden meydana çıkarılmış. I. Dünya Savaşı’nın hemen sonrasında burada Fransa hüküm sürmüş ve Fransız araştırmacılar buradaki kazı çalışmalarını sürdürmüş. 1984 senesinde ise UNESCO Dünya Mirası Listesine dahil edilerek korumaya alınmış. 2006 senesinde Lübnan ile İsrail arasında olan savaşta, İsrail’in Baalbek kentini vurması sonucu kentin yapısı, bir kez daha ağır hasar almış.

3 büyük tapınak
Baalbek Antik Kenti, farklı zaman dilimlerinde ve farklı inanç şekilleri için inşa edilmiş olan küçük-büyük pek çok mimari yapıyı (tapınağı) sınırları içerisinde bulunduruyor. Bu tapınaklardan en popüler ve kentin en büyük üç yapısı olan Jüpiter, Baküs ve Venüs. Baalbek kentinin merkez noktasında yer alan en ihtişamlı Jüpiter tapınağı 22 metre uzunluğundaki 84 adet koca sütundan günümüze yalnızca 6 tanesi ulaşabilmiş. Burada bahsettiğimiz günümüze dek ulaşmayı başarabilmiş 6 sütun hala yeryüzündeki en uzun sütunlar olarak kabul görüyor. Devasa taşlar kullanılarak yapılmış olan bu tapınak için 300 ton ağırlığındaki sütunların Mısır’dan Baalbek’e taşındığı biliniyor. Jüpiter tapınağının temelinde yer alan devasa anıt taşlarının buraya nasıl getirildiği ve nasıl böyle incelikle işlendiği ise hala gizemini koruyor. Antik zamanda inşa edilmiş ve bugüne dek sağlam bir şekilde günümüze ulaşmayı başarmış olan Roma tapınağı Baküs, hala çağdaş mimarlar için bir ilham kaynağı oluyor. 18 metre yüksekliğinde ve 46 adet sütunu bulunan antik dönemin heybetli mimarisi Baküs, günümüzde varlığını sürdürerek misafirlerini ağırlamaya devam ediyor. Kentin girişinde yer alan Venüs tapınağından ise ne yazık ki günümüze çok az bir bölümü ulaşmış durumda.