Şehrin adı ismi Sırpça “Beyaz Şehir” anlamına gelen “Beograd”dır. Momo Kapor tarafından “Düşük bütçeli Paris!” olarak da adlandırılır. Bu adı almasındaki sebep ise nehir kenarından Belgrad’a bakıldığında surların beyaz renkte görünüyor olması. “Beyaz Şehir” adına sahip olmasının bir diğer sebebi de şehrin bir an olsun durmayan eğlence hayatı ile sürekli aydınlık olmasıdır. Belgrad, Tuna ve Sava nehirleri arasında Sırbistan’ın kuzeyinde kurulan şehir ayrıca Avrupa kıtası için tarihi bir öneme sahip 3 ticari karayolunun kesişim noktasında bulunuyor. Sırbistan’ın en kalabalık ve tempolu şehri ve ayrıca başkentidir. İstanbul ve Atina’dan sonra en eski Avrupa’daki yerleşim yerlerinden biridir. Bulunduğu konum sebebiyle değerli olan bu şehir, defalarca yıkılmış, yakılmış ve her seferinde yeniden inşa edilmiş. Bu nedenle birbirini tamamlayan çeşitli mimari yapılar görmek mümkün. 7’den 70’e her yaş grubundan insanı, günün her saatinde, şehrin her köşesinde şehre renk kattığını görebiliriz. Slav ırkının baskın genlerini ise şehirde gezerken sonuna kadar hissedebilirsiniz. Sokak müzisyenlerinin yükselen seslerine ve sokak dansçılarına kayıtsız kalmak mümkün değil. Tüm bunların yanı sıra dikkatinizi bir an dahi olsa kaybetmemeniz gereken durumlar oluyor. Avrupa’daki hırsızlık oranının en yüksek olduğu yerlerden biri de Belgrad. Kapkaç olarak hırsızlık çok görülmese dahi soyulma ihtimaliniz gerçekten çok yüksek ihtimal, soyguna uğradığınızda ise bunu çantanızı açana dek fark etmeniz mümkün değil. Pasaportunuz da en önemli eşyanız olduğuna göre hırsızlık konusuna çok dikkat etmeniz gerekiyor. Çoğu şeyin telafisi kolay olsa da ne yazık ki pasaport için aynı durum söz konusu bile değil. Hırsızlığa karşı alabileceğiniz önlemlerden bir kaçı şunlar:
- Kalemegdan da fotoğraf çekilirken çantanızı yanınızdan ve göz önünden asla ayırmayın.
- Sokak müzisyenlerini veya dansçıları izlerken çantanıza ve ceplerinize dikkat edin. İnsanların arasında fiziksel temastan uzak durun.
- Birbirine yakın cafe ve restoranlarda çantanızı masada göz önünde ve ulaşılabilir kısmında tutmaya özen gösterin.
- Hiç bir yabancıya fotoğrafınızı çekmesi için telefon veya fotoğraf makinenizi emanet etmeyin.

Vinča kültürü
Şehir bir yandan da zamanında geniş popülasyonlara ulaşan etkin bir kültür olan Vinča kültürünün milattan önce (MÖ) 6. yüzyılda ortaya çıktığı yer olarak biliniyor. Vinča kültüründe yerleşim düzenleri kadar ritüelleri de karakteristik özelliktir. Tarımda yenilik keşifleri ile Doğu Avrupa’da o zamanın en kalabalık kültürünü oluşturan Vinča kültürü ulusal bir nitelik taşımıyor. Vinča kültüründe erken bakır işlemeciliğinin olduğu medeniyetleri görmek mümkündür. Sırayla Kelt, Hun, Bizans, Frenk, Bulgar, Sırp ve Osmanlı hakimiyeti altına giren Belgrad’ı 3 Yugoslav kentinde başkent olmuş şekilde görüyoruz. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra hızlı bir şekilde gelişen endüstriyel sektör nüfus artışını beraberinde getirmiş. Bu dönemde Belgrad nüfusunun büyük bir çoğunluğu ile birlikte Hırvatlar ve Karadağlılar da nüfusun geri kalanını oluşturuyor. Bu dönemde endüstriyel sektörün gelişiminin ciddi bir mesafe kat ettiğinden dolayı Belgrad her geçen gün ideal Avrupa şehri tanımına daha çok uymaya başladı. Şehir tren yolları, otoyollar, nehir ulaşımı ve havalimanı ile günden güne Doğu Avrupa’nın ulaşımı en kolay noktalarından biri haline gelmiş.
Şehir ve Mimari
Belgrad mimarisinin gelişimi 4 önemli dönemden geçmiş. Bu dönemlerden ilki 1815-1830 yılları arasında Osmanlı hakimiyetindeki Balkan kültürünün özelliklerini yansıtır. Bu dönemin hemen ardından 1835-1850 yılları arasında Avrupa kültür birliğinin gelişmesine kanıt olarak Sırbistan’ın kuzeyinde Avusturya hakimiyeti ile yaygınlaşan neo klasik ve barok tarzı kullanımı görülüyor. Bu dönemi takip eden 1850-1875 yılları arasında ise önceki bakış açılarına ilave olarak popülaritesini her geçen gün artıran romantizm etkisinde yapılaşma görülüyor. 1875-1900 yıllarında ise Belgrad da diğer Avrupa kentleri gibi eklektizm etkisinde mimari büyümeye olgun dokunuşlar yapmış. Rönesans ve Barok dönemlerinin sağlıklı bir şekilde hazmedilmesi ile Belgrad mimarisinin yapı taşları oturmuş. Modern Belgrad’ı geliştirmek için Sırp hükümeti Sava nehri kıyısında hayata geçirilecek “Belgrade Waterfront” projesinin inşaatı 2014 yılında başlamış. İlk hedef arasında şehrin yüzüne estetik bir dokunuş yapmak ve kent ekonomisinin kalkındırılması olmuş. 3,5 milyar dolarlık bir sermaye ile hayata geçirilmesi planlanan projede kullanım amaçlarına göre farklı farklı beş yıldızlı oteller, alışveriş merkezi, gökdelen gibi pek çok bina inşa edilmiş. Belgrad konumu dolayısıyla yıllar boyu farklı medeniyetleri ve kültürleri ağırlamış bir kent olması sebebiyle önemlidir. Osmanlı kültürüyle modern Avrupa’yı kendi kültürünü de katarak harmanlayan Slavlar Belgrad’ı Doğu Avrupa’nın önemli noktalarından biri haline getirmişler. Şehir otoriteler tarafından Avrupa’da modern sanatın merkezi olarak görülüyor. BBC’ye göre Belgrad dünyanın en yaratıcı 5 şehrinden biri! Şehir bu alanda varlığını her yıl düzenlenen uluslararası kültürel organizasyonlara borçlu. Günümüz tarihinde başlıca film, tiyatro, müzik ve bira festivalleri olmak üzere şehirde çok çeşitli organizasyonlara rastlamak mümkün.

Belgrad Kalesi ve Kalemegdan Parkı
Belgrad Kalesi Kalemegdan Parkı’nın içerisinde, şehrin tam da ortasında Tuna ve Sava nehirlerinin kesiştiği bir bölgede bulunuyor. Şehrin en popüler yerlerinden biri olan Belgrad Kalesi gün doğumunu izlemek için çok fazla turist tarafından ziyaret ediliyor. Girişin ücretsiz olduğu yapının bir yıllık ziyaretçi sayısı yaklaşık 2 milyon olarak açıklanmış. Belgrad Kalesi aynı zamanda Kelt izlerini de taşıyan antik Roma kenti Singidunum’un evi olarak da biliniyor. Son derece zengin bir geçmişe sahip olmasına rağmen doğu ve batı arasında kilit noktalardan biri olması nedeniyle Belgrad’ın tarihi zenginliğine gözlerle şahit olmak pek mümkün olmuyor. Bu durum göz önünde bulundurulduğunda Belgrad Kalesi’nin Belgrad için ne kadar önemli olduğunu anlayabiliriz.
Belgrad – Kalemegdan
İsterseniz koordinatörler ile birlikte kaleye doğru gündoğumu yürüyüşü yaparak tarihinin çoğu savaşlarda yıkılan Belgrad’ın modern bir Avrupa şehrine evrilmesini doğan güneşin kızıllığında izleyebilirsiniz.
Stari Grad
Slav dilinde “Eski Şehir” anlamına gelen kısım aslında her Slav şehrinde var. Bu kısım Belgrad Kalesi’ni, Belgrad’ın en popüler caddesi Mihailova Caddesi’ni ve şehrin bohem köşesi olan Skadarlija’yı da içine alan geniş bir alana yayılmış durumda.

Skadarlija
Belgrad bohem mimarinin sonuna kadar hissedildiği bir yer. Zamanında yıkık dökük harabe meyhanelerin olduğu yerli sanatçıların ilgi görmesiyle yükselişte olan Belgrad, Alaçatı, Şirince gibi hızla değişerek şehrin çoban yıldızı, en gözde bölgelerinden biri halini almış. Trafiğe kapalı, döküm demirden balkonlar ve teraslarından çiçeklerin sarktığı tarihi evler şimdilerde en gözde misafirlerini ağırlıyor. Arnavut kaldırımları ise her ne kadar yürümesi güzelliği ile eş olmasa da aynı şarkı sözü güzelliğinde. “Kafana” ismiyle bilinen, bölgedeki restoranları gerek atmosferi, gerek sundukları eşsiz lezzetleri gerekse de canlı yerel müzikleriyle insanı baştan çıkarıyor. Tüm bunlar şıklık yarışıyla birbirine rakip, hepsi de cebinizi yakmadan mutluluk sağlıyor.
Nikola Tesla Müzesi
Sırp mucit, bilim adamı ve mühendis Nikola Tesla elektrik, alternatif akım, manyetizma gibi devrim olarak bilinen buluşların altına imzasını atmıştır. Müzede kişisel notları, icatlarının anlatıldığı küçük kısımlarla beraber küçük modern prototipler, küllerinin bulunduğu vazo gibi pek çok eser bulunuyor.