Benelüks ülkeleri Hollanda, Lüksemburg ve Belçika gibi üç büyük ülkenin birleşiminden oluşuyor. Bu üç komşu ülke ekonomik, siyasi ve kültürel bakımdan birliğini yaratmış olsa da birbirlerinden farklı olarak kültürlerini sürdürmeye devam ediyor. Bir başka deyişle, doğal güzellikleri, tarihi alanları, doğaları, yöresel lezzetleri, kokuları olmak üzere her durumlarıyla farklılar. Hollanda, Belçika ve Lüksemburg’un coğrafi bakımdan birlikteliğini ifade eden Benelüks’ün nüfusu ise 30 milyona yakın kişiden oluşuyor. Bahsi geçen 3 ülkeyi kapsayan Benelüks ülkeleri gezi rotası da turistlere üç ülkenin en değerli noktalarını gezme fırsatı sunuyor.

Doğal güzelliklerinden tarihi noktalarına, yöresel lezzetler sunan mekanlarından kültürel etkinliklerin yapıldığı alanlara kadar daha birçok seçenek sunuyor. O nedenle Benelüks ülkelerine en az 1 haftanın ayrılarak doyasıya gezilmesi gerektiği tavsiye ediliyor. Benelüks ülkelerinde gezilmesi gereken doğal ve tarihi alanları sizler için listeledik. Bahsi geçen noktalar eşsiz bir tatil deneyimi sunarak unutulmaz anlar yaşanmasına olanak tanıyor. İşte, Benelüks ülkeleri gezi rotası!
Belçika
Benelüks ülkeleri gezi rotası listesinde ilk sırada Belçika yer alıyor. Her ırk, renk ve tarzın bulunduğu kent; her yıl milyonlarca yerli ve yabancı turiste ev sahipliği yapıyor. Tarihi ve kültürel alanları başta olmak üzere doğal güzellikleriyle de dikkat çeken ülke, gezginlere eşsiz deneyim yaşatıyor. Avrupa’nın en renkli ve canlı meydanlarından olan Grand Place’a ev sahipliği yapması çeşitli konserlerin, festivallerin, şenliklerin ve sosyal etkinliklerin yapılmasına olanak tanıyor. Bahsi geçen meydanın yakınında ise, Brüksel ile bütünleşmiş ve ülkenin sembolü haline gelmiş bir eser yer alıyor. Manneken Pis- İşeyen Çocuk Heykeli, mutlaka görülmesi gereken yerler arasında bulunuyor.

Belçika’nın popüler istasyonlardan biri olan Liege Guillemins İstasyonu, Benelüks ülkeleri gezi rehberine eklenmesi gereken yerler arasında bulunuyor. Burası Avrupa’nın en kalabalık ülkelerinden olan Belçika’nın ulaşım merkezi olarak hizmet veriyor. 2009 senesinde faaliyete başlayan istasyon çelik, beyaz beton ve cam gibi farklı yapılara sahip. Belçika’da gezerken çağdaş mimarinin en popüler örneklerinin mutlaka görülmesi gerekiyor.

Belçika’da görülmesi gereken alanlardan biri de Bruges oluyor. Bruges, Ortaçağ’dan kalan pek çok anıta ev sahipliği yapıyor. Mesela Our Lady Kilisesi, dünyanın en yüksek tuğla binalarından biri olma özelliği taşıyor. Hem yerli halk hem de turistler Bruges kanallarında keyifli bir tekne turu yapmayı çok seviyor. Ayrıca bu turlar ile şehrin birçok noktasını görme imkanı da yakalayabiliyorlar. Avrupa’daki en iyi korunmuş Ortaçağ kentlerinden olan Bruges, Benelüks turlarında ilk sıralarda yer alıyor.
Hollanda
Gelişmiş ve modern şehirlerden olan Hollanda, Benelüks’ün şanına yakışır zenginliğiyle dikkat çekiyor. Her şehri ayrı bir güzellik sunan ülkede mutlaka görülmesi gereken birçok nokta bulunuyor. Hollanda’nın başkenti olan Amsterdam ile geziye başlanması gerekiyor. Eğlence merkezleri, tarihi zenginliği ve geniş özgürlük sınırları, gezginler için tam bir hayal kenti. Amsterdam sadece özgürlüğün sınırlarını zorlamakla kalmıyor tarihi, sanatı, mimarisi ve tarihi yapılarıyla da entelektüel olarak bir doyum yaşatıyor.

Amsterdam’da kenti çevreleyen kanallarını yürüyerek, bisikletle veya tekne turlarıyla gezdikten sonra diğer alanlara geçilmesi gerekiyor. Muhteşem mimarisiyle dikkat çeken Kraliyet Sarayı’nı gördükten sonra Hollanda’nın devasa sanat ve tarih müzesi olan Rijksmuseum’a tanıklık edilmesi gerekiyor. Ardından Van Gogh Müzesi’ni gezmeyi unutmamak gerekiyor. Van Gogh Müzesi 500’ü aşkın çizim, yüzlerce mektup ve 200’den fazla resim serilendiğinden dünyanın en popüler müzeleri arasında bulunuyor.
Hollanda’nın doğal güzelliklerinden olan laleler, eşsiz ve etkileyici güzelliğiyle görülmeye değer. Çiçek açan mis kokuları, rengarenk görünümleri ve şeritleriyle her gezgini kendine hayran bırakmayı başarıyor. Nisan ortasında lale alanlarını yola çıkarak hayranlıkla izlemek yerli halkın keyif aldığı durumlar arasında bulunuyor. Lüks lale alanları arasında bulunan Keukenhof Bahçeleri ve Noordoostpolder’in Benelüks gezi listesinde mutlaka olması gerekiyor.
Broerenkerk Kilisesi, Hollanda’da görülmesi gereken tarihi noktalar arasında bulunuyor. Dominik Manastırı’nın bir parçası olarak 1465 senesinde kurulan bu kilise, bir süre sonra kapatılmış. 1988 yılında restorasyon çalışmasından sonra kilise hizmet için kullanılmamaya başlanmış. Kültürel etkinlikler için kullanılmaya başlayan kilise, geçtiğimiz senelerde kitapçı olarak kullanılmaya başlanmış. Burada tarihi mimari ile modern mimarinin kaynaşmasına hayran kalmamak elde olmuyor. O nedenle her gezginin mutlaka Broerenkerk Kilisesini görmesi gerekiyor.

Hollanda’nın başkenti olan Amsterdam’da nereye gidilirse gidilsin, her tarafında kanallar ile karşılaşmak mümkün oluyor. O nedenle şehrin birçok noktasına ulaşım kanallar ile sağlanıyor. Bu şehrin tarihi, doğal ve turistik noktalarını tekneyle gezerek görmek gezginlere ayrı bir heyecan veriyor. Ayrıca lezzetli bir fincan kahvenin içilebileceği kafelerinde; yöresel lezzetlerin tadılacağı restoranları ve kafeteryalarında keyifli zaman geçirilebiliyor.
Lüksemburg
Amerika Birleşik Devletleri’nden sonra büyük bir yatırım fonuna ve en büyük bireysel bankacılık merkezine sahip olan Lüksemburg, son derece gelişmiş bir şehir. Öte yandan turistik alanlar bakımından zengin olan kent, bünyesinde çeşitli doğal güzellik ve tarihi alan barındırıyor. Petrus Vadisi’nin eşsiz güzelliği her gezginin etkilenmesine neden olan bir eşsiz alan. UNESCO Dünya Mirası Listesine alınan yapılarla dolu olan kent, Alzette Nehri kıyısında birbirinden güzel alanlarıyla gezginleri bekliyor.

Tarihi Lüksemburg Kalesi ve Dükler Sarayı gibi kentin en önemli tarihi alanlarının mutlaka ziyaret edilmesi gerekiyor. Bunların dışında 23 km uzunluğunda olan ve şehri saldırılara karşı koruyan Bock tahkimat tünellerine de tanıklık edilmesi gerek. Eşi benzeri olmayan doğal alanlara sahip olan Lüksemburg’da görülmesi gereken bir alanda Müllerthal oluyor. Küçük İsviçre olarak da bilinen alan, gezginlere pek çok etkinlik sunuyor. Kaya oluşumları, vahaları ve doğayı keşfetmeye olanak sağlayan çeşitli yürüyüş parkurlarından olan Echternac, eski bir kenti burada bulma olanağı tanıyor. Otantik köprü ve Schiessentumpel Şelalesi, bu bölgeyi eşsiz kılıyor. Burada yürüyüş yapmak, bisiklet sürmek, fotoğraf çekilmek gibi daha pek çok aktivite yapılabiliyor.
Lüksemburg’ta mutlaka ziyaret edilmesi gereken alanlardan biri de Tarih ve Sanat Ulusal Müzesi oluyor. Tarihi Balık Pazarı alanında mobilya, araçlar, madeni paralar, arkeolojik buluntular, MNHA koleksiyonları ve ülkenin tarihiyle alakalı belgeler bulunuyor. Gallo Roma Dönemi ile 16. yüzyıldan 20. yüzyılın başına kadar Lüksemburg halkının sosyal, dini, entelektüel ve sanatsal yaşamını gösteren görüntülerin üzerinde özel bir vurgu bulunuyor. Müzedeki çağdaş sanat bölümünün de mutlaka görülmesi gerekiyor. Ayrıca bazı bölümler 20.yüzyılın en değerli sanatçılarının eserlerine ayrılmış. Bahsi geçen noktalar başta olmak üzere bütün bölümlerin ziyaret edilmesi öneriliyor.

Lüksemburg’un en popüler kentlerinden olan Luxemburg City’de bulunan tarihi The Old Quarter bölgesinin görülmesi gerekiyor. 1994 senesinden bu yana UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunan kentin tarihi surları, ülkeyi Avrupa’nın en popüler yerlerinden biri duruma getiriyor. Bugün ise tarihi surlar, bahçelerin ve parkların eşsiz şekilde döşenmesine yol açmış. Önceden Arnavut kaldırımlı sokaklar, sıra dışı güzellikteki eski ev ve binalar ile kaplıymış. Kentin her köprüsünden geçerken görülebilecek o kadar çok tarihi ve doğal güzellik bulunuyor ki… O nedenle en az 1 haftanın Lüksemburg’a ayrılması gerekiyor.