Alahan Manastırı… 17. yüzyılda ziyaret ettiği bilinen Evliya Çelebi’nin Seyahatname adlı eserinde de tabir ettiği üzere ustasının elinden yeni çıkmış gibi duran eşsiz mekanlardan biridir. Manastır, Mersin- Karaman yolu üstünde yer alan Geçimli Köyü civarında bulunur. UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan Alahan Manastırı, tarihin koridorlarında gezmek isteyen yerli ve yabancı turistlerin ilgi odaklarından biridir. Sözlük anlamıyla manastır, belli bir tarikata mensup olan kişilerin Tanrı’ya has şekilde eğitim ve ibadetlerini gerçekleştirme; topluluk halinde yaşayabilmeleri amacıyla düzenlenen yapı ya da yapılar topluluğuna verilen isimdir. Alahan Manastırı da bu amaçla inşa edilmiş yapılardan biridir. Peki, Alahan Manastırı’nın tarihi nedir? Alahan Manastırı’nın mimari özellikleri nelerdir? Alahan Manastırı’nın önemi nedir? Hem Manastır’ı tanıma, hem daha iyi anlama hem de tarihten günümüze Manastır’ın ruhuna şahitlik etme adına gelin bu sorulara birlikte göz atalım.
Alahan Manastırı Tarihi
Mersin’in Mut ilçesi çevresinde bulunan ve Toros Dağları üzerinde yer alan, 1200 m rakımlı büyük bir kilise ören yeridir Alahan Manastırı. Anayoldan 10 dakika içerisinde Manastır’a ulaşmak mümkündür. Ayrıca Manastırın hemen hemen tüm mevsimlerde yolları açık, ulaşımı kolaydır. Göksu Vadisi’ne doğru bakan dik bir yamaç üzerine kurulan bu Manastırın tarihi oldukça eskilere dayanır.
Kapadokya ve Likonya’da Hıristiyanlığın yayılması sırasında bu dini kabul etmiş kişilerin hem takip edilmesi hem de öldürülmesi korkusu, Hz. İsa’nın etrafında toplananları ve ona inananları dağlık bölgelerdeki mağara oyuklarında ibadet etmelerine neden olmuştur. O dönemlerde Hıristiyanlık resmi bir din olmadığı için ibadetler de gizli şekilde yapılır. Bu nedenle inşa edilen tapınaklar gözden uzak ve ulaşımı zor yerlere yapılmıştır. Alahan Manastırı da Toros Dağları’nda yer alan ve Göksu Vadisi’ndeki dik yamaçta bulunan gözden uzak mabetlerden biridir.
İsa’nın havarilerinden Tarsuslu St. Paul ve yine Tarsus’ta yaşamış Hıristiyanlığın öncülerinden olan Barnabas, bu dinin yayılması için Konya- Kapadokya, Antalya- Antakya civarlarına kadar yolculuklarda bulunmuşlardır. Bu iki Hıristiyan din öncüsü de yolculukları sırasında konaklama yaptıkları her yere mabetler inşa etmişlerdir. İşte Alahan Manastırı da bu mabetlerden biridir. Alahan Manastırı Hıristiyanlığın resmi din olarak kabul edilmesinden sonra inşa edilmiştir. Manastırın MS 440-442 tarihlerinde inşa edildiği tahmin edilmektedir. Manastırını yaptıran, Tarasis adlı bir rahiptir. Tarasis’in Manastır içerisinde lahdi ve bir kitabesi bulunur. Manastırın finans desteğinin büyük bir kısmı Bizans İmparatorluğu tarafından karşılanmıştır. Arap akınlarının başlaması ile birlikte Manastırın parlak dönemi de sona ermeye başlamıştır. Bu dönem 7. yüzyıla tekabül etmektedir. 17. yüzyılda Evliya Çelebi’nin Alahan Manastırı’nı gezmesi ve “Usta elinden yeni çıkmış gibi duruyor.” sözlerinden hareketle Manastırın uzun süre ayakta kalmış olduğu görülmektedir.
Bahsi geçen tüm özellikleriyle birlikte Hristiyanların hac merkezi olduğu düşünülen yapı 2000 yılından itibaren UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alır. Ayrıca 1952- 1972 yılları arasında İngiliz Arkeoloji Enstitüsü ve M. Gough, Manastır’daki yapıları incelemiş ve kazılar yapmıştır. İnceleme sonuçlarını da düzenli şekilde yayınlamıştır. Ancak M. Gough’un ölümü üzerine son raporu tamamlanamamıştır. Daha sonrasında yapılan kazılar da Alahan Manastırı hakkında daha fazla bilgi sahibi olmaya imkan tanımıştır.
Alahan Manastırı’nın Mimari Özellikleri
Alahan Manastırı aslında geniş bir alana yayılmış, kompleks bir yapıdır. Manastır içerisinde Batı Kilisesi (Bazilika), Manastır, Doğu Kilisesi (Koca Kale), kayalara oyulmuş olan keşiş odacıkları ve çevredeki mezarlar yer alır. Daha sonraki dönemlerde Batı Kilisesi yıkılmış, Doğu Kilisesi de bir ören yeri olarak varlığını korumuştur. Kilise binaları mimari özellikler açısından kendisinden 60-70 yıl sonra inşa edilecek olan Ayasofya Müzesi ile benzerlikler taşır. Bu nedenle Alahan Manastırı, “Mersin’in Ayasofya’sı” olarak da bilinir.
Alahan Manastırı’nın süslemelerine dikkat edildiğinde usta bit taş oymacılığı göze çarpar. Kesme taşlar üzerinde özenli bir işçilik dikkati çeker. Yıkılan Batı Kilisesi’ne ait olduğu düşünülen giriş kısmında aralarında Cebrail ve Mikail’in de yer aldığı altışar kanatlı melek; kükreyen aslan, kartal ve öküz gibi çeşitli hayvan figürleri ve Hz. İsa’nın büstü bulunur. Ana mekana geçilen kısımda bulunan kapının atkı ve yan dikmeleri çeşitli kabartmalarla süslenmiştir.
Kiliselerin doğusunda yer alan geniş avlunun güneyinde dini törenlerin gerçekleştirildiği dehliz, kemerli ve sütunlu galeri 11 m uzunluğundadır. Galerinin ortasında da yoğun kabartma süslemeler ile her yanı işlenmiş bir niş yer alır. Yine burada içerisinde haç biçimli havuz olan apsisli bir vaftizhane de vardır. Vaftizhanenin karşısında ise Manastırın en muhteşem yapısı olan mezarlar göze çarpar. Üst örtüsü olmayan bu mezarların kuzey duvarı kayalara yontulmuştur. Nefin ortası ise paye ve sütunlara oturan dört kemerle örtülü kare bir kule şeklinde inşa edilmiştir. Kulenin yukarısı sekizgen biçimindedir. Kapı çevresi ise yine süslemelerle betimlenmiştir.
Alahan Manastırı’ndaki kilisenin doğu ve batısında bulunan yapılar, sütunlu bir yürüme yoluyla birbirine bağlanmıştır. Bu yapının arkasında ise bir kaynak tarafından suyu sağlanan hamam bulunur.
Manastır’ın inşasında kullanılan kesme taşların mükemmel işçiliği, yapının taşıyıcılarının hemen hemen hiç sıva kullanılmadan birbirine geçme yöntemiyle örülmesi, günümüze ulaşan kilisenin Hıristiyanlık mimarisinde daha önce eşine rastlanır bir örneğinin bulunmaması, iki kiliseyi birbirine bağlayan 120 m uzunluğundaki sütunlu yol, vaftizhanenin içindeki haç şeklindeki vaftiz havuzu ve hamamı Alahan Manastırı’nı öne çıkaran mimari özellikler arasında yerini alır.
Alahan Manastırı’nın Önemi
Beşinci yüzyıldan günümüze kadar uzanan ve tarih boyunca pek çok hadiseye tanıklık yapmış Alahan Manastırı, hem Türkiye hem de Hıristiyanlar için önemli yerlerden biridir. Yukarıda da belirtildiği üzere Mersin’in Ayasofya’sı olarak da bilinen bu yapı, Hıristiyanlığın geçiş yolu olduğu için önem taşır. Yine bu dinin hac yollarından biri olarak da zikredilmektedir. Tüm bu etkenlerin dışında Hıristiyanlık tarihinde bu dinin yayılması için mücadele eden insanların ruhu, yapının duvarlarında yerini bulmuştur. Alahan Manastırı içerisinde gezerken insanların inandıkları din uğruna nasıl mücadele verdikleri her bir süslemenin ruhuna işlenmiş, Manastırın taşları bu mücadelelere şahitlik etmiştir.
Manastırın yapımında kullanılan ve bir çoğu arazilerden kesilerek çıkarılan kesme taşlar ve bu taşların üzerine işlenmiş çeşitli hayvan figürleri oldukça dikkati çeker. Bu noktada da yerli ve yabancı turistlerin gözde mekanlarından biri olma özelliğini taşır. Yolu Mersin’in Mut ilçesinden geçen her kişinin mutlaka ziyaret etmesi ve tarihin nefesini içlerine çekmeleri gereken yerlerden biridir Alahan Manastırı. Toros Dağları’nın ev sahipliği yaptığı bu tarihi mekan hem doğal güzellikleri hem de tarihsel kalıntılarıyla birlikte ziyaretçilerinin tabiriyle “çok güzel ve şahane bir yer”. 1500 yıla direnen bu yapı, Göksu Vadisi’ndeki dik yamaçta doğa ve tarihi bünyesinde barındırır. Bu özellikleriyle Alahan Manastırı, bir manastır ve ona bağlı bulunan kilise ile çeşitli yapılardan oluşan, tasarım ve çeşitli süslemeleri ile Bizans Dönemi dini mimarisinin izlerini taşıyan ender örneklerden biridir. Ayrıca Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Mersin’de belirlenen 10 tane inanç turizmi noktalarından bir tanesidir.