Avrupa ve Asya kıtaları arasında köprü vazifesi gören Çanakkale, insanlığın yerleşik yaşama geçtiği dönemlerden itibaren geçen süreçte son derece önemli kültürlere ev sahipliği yapan bir bölge. Var olan bu uzun süreler boyunca farklı egemenliklerin burada olması, beraberinde günümüzde şahit olabileceğiniz renkli ve ihtişamlı izleri de getirdi. Çanakkale sınırları içerisinde yer alan Coşkuntepe’de Milattan Önce 6000 yıllardaki yaşam ile alakalı bulgular elde edilmiştir.
Özellikle Demir Çağı, Çanakkale ve çevre bölgelerin çok daha önemli hale gelmeye başladığı dönemler olarak ön plana çıkıyor. Bölgede Troia Savaşları’nın başlaması ile beraber bölgede koloni şehirleri de kurulmaya başladı. Herodotos’a göre Asya’dan Avrupa’ya geçmek adına ilk köprü de Pers imparatoru Kserkses tarafından inşa ettirilmiş. Çok uzun yıllar boyunca farklı medeniyetlerin hakimi altında kalmasından sonra Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılması ile beraber Türkler Ege kıyılarına yayıldılar ve Çanakkale’ye de yerleştiler.
Her geçen gün bölgede Türk hakimiyetinin artarak devam etmesi ile beraber 1354 senesinde Süleyman Paşa’nın Gelibolu Kalesi’ni fethetmesi ile beraber Çanakkale sınırları içerisinde Osmanlı İmparatorluğu hakimiyeti başladı. 19. yüzyılda Kale-i Sultaniye olarak isimlendirilmiş olan Çanakkale, Osmanlı için son derece önemli bir bölgeydi. 1915 senesinde İtilaf Devletleri ve Osmanlı Devleti arasında yapılan Çanakkale Savaşı ise hem denizden hem de karadan yapılan tarihi savunma ise İtilaf Devleti’nin hezimete uğradığı bir savaş oldu. Hem tarihi süreç hem de bölgedeki savaşlar sonrasında geride kalan kalıntılar ve yapılan anıtlar; bölgenin tarihi anlamda ne kadar değerli olduğu tüm dünya tarafından anlaşılmasını sağlıyor.

Assos Antik Kenti
Ayvacık ilçesinde yer alan Assos Antik Kenti, Büyük İskender’in hocası Aristoteles’in ilk felsefe okulunu kurduğu yer olarak da biliniyor. Arkeolojik kalıntıların yanı sıra antik limanı ve Behramkale Köyü ile ülkemizdeki en özel antik kentler içerisinde bulunmasının yanı sıra UNESCO Kültür Mirası Geçici listesi içerisinde de yer alıyor. Net olmamakta beraber burada Tunç Çağı’nda yaşam olduğuna dair arkeolojik kalıntılar bulunmuş.
Antik kent aynı zamanda Roma döneminde yerli andezit taşından yapılmış olan lahitleri ile de ünlü bir yermiş. Burada Antik Çağlar’da Prokonnesos Adası şimdiki adıyla Marmara Adası’nda yapıldığı gibi lahit imalatı ve satışı gerçekleştiriliyormuş. Hazırlanılan bu lahitler bedenin çok hızlı şekilde toprak olmasını sağladığı için de “insan yiyen lahit” olarak isimlendirilmiştir.
Yapacağınız Çanakkale gezisi sırasında Assos Antik Kenti de mutlaka gezi listeniz içerisinde yer almalı. Antik kentin sınırlarına ilk giriş anından itibaren burada var olan tarihi hisleri en derin şekilde hissetmeye başlayacağınızdan emin olabilirsiniz.
Nekropol
Nekropol’ün bulunduğu yerde basit tarzdaki mezarlarla beraber son derece görkemli anıt mezarları da görebilirsiniz. Antik kentte yer alan en eski gömülerde cesetler yakıldıktan sonra külleri, küplere konulup bunların da ağızları kapatılarak gömülmüş. Sonrasında da ölüler büyük küplerin içerisine ana rahmindeymiş gibi bir pozisyonda yerleştirilmiş. Ardından da lahit şeklinde mezarlar tercih edilmiş.
Ana caddenin kuzey yönünde daha ağırlıklı olarak aile mezarlıkları ve anıt mezarları görmeniz mümkün.
Athena Tapınağı
Milattan Önce 525 yılında tamamlandığı tahmin edilen Athena Tapınağı’nın, Arkaik Çağ’da inşa edilmiş Anadolu’nun en eski Dor tapınaklarından biri olduğu bilinmekte. Assos Antik Kenti içerisinde ziyaretçilerini karşılayan bu yapı; Baş Tanrı Zeus’un kızı strateji, sanat ve barış tanrıçası olan Athena’ya adanmış. Troya Savaşı sırasında Truvalılara tuzaklar kurarak Yunanlıları destekleyen ve 12 Olimpos tanrısı içerisinde yer alan Athena, aynı zamanda arkasında yer alan Kazdağları’nda yapılmış güzellik yarışmasında tacı Afrodit’e kaptırması ile de bilinmekte. Kutsal alanda yer alan Tanrıça Athena heykeli, 1800’lü yıllarda buradan alındı.
Akropolis
Yunan şehirlerinde en yüksek tepelere inşa edilmiş olan hisarlarla hisarların olduğu alanlara Akropolis deniliyordu. Athena Tapınağı’nın da hemen arka kısmı ve en yüksek alanı da Akropolis olarak adlandırılıyor. İnşasının ardından kutsal bir alan ve savaşlarda ikinci sığınma bölgesi olarak kullanılmış. Assos Antik Kenti içerisindeki Akropolis; yazıtları, su sarnıçları ve antik kalıntıları ile geniş olmasının yanı sıra son derece ilgi çekici bir alan.
Akropolis’in hemen kuzey kısmına baktığınız zaman ise erken Osmanlı dönemi camii örneğine rastlayabilirsiniz. Assos Antik Kenti de dahil bölgenin Osmanlı hakimiyetine girmesi sonrasında 14. yüzyılda caminin inşa edildiği tahmin ediliyor. Cami ile alakalı yapılan incelemeler sonucunda antik kentte bulunan kalıntı malzemelerin kullanıldığı tespit edilmiş. Bununla beraber camide minare bulunmuyor. Gerek iç gerekse dış kısmı bizlerin gördüğü camilerden çok daha farklı bir yapıda olan cami hali hazırda ibadet için de kullanılmaya devam ediyor.
Surlar
Antik kentin çevresi 3.200 metre uzunluğa ve 20 metre yüksekliğe sahip olan surlar ile çevrilmiş durumda. Milattan Önce 4. yüzyılda inşa edilmiş olan surlarda aynı zamanda Assos Antik Kenti giriş ve çıkışı için de iki ana kapı yer alıyor.
Ksenedokhion (Misafirhane/Han)
Orijinal olan tabelalarda ismi misafirhane olarak geçse de farklı kaynaklarda hastane 7 düşkünler evi olarak da burası tanımlanmış. Batı kapısının hemen arka kısmında yer alan kalıntılara bakıldığı zaman 7 – 8 farklı odadan meydana gelmiş olduğu görülüyor. Aynı zamanda odaların hemen yanında o dönemlerde şapel olduğu da belirlenmiş.
Gymnasion
Yunan sporcular o dönemlerde çıplak şekilde spor yaptıklarından dolayı burasının ismi gymnos kelimesinden türemiş. Zamanında eğitim kurumu olarak kullanılan bu bölgede halka açık yarışmalara katılan sporcular antrenmanlarını gerçekleştiriyormuş. Assos Antik Kent sınırlarındaki bu yapı Bizans dönemine kadar aynı amaç ile kullanılmış olsa da Bizanslılar ile beraber burası kiliseye çevrilmiş.
Güney Stoa (Güney Teras)
Stoa kelimesi Yunan mimarisinde ticari ve siyasi konuların görüşüldüğü kent alanının yanında üst kapalı ve sütunlu galeri anlamına gelmekte. Ticaret ve yönetim merkezi olarak kullanılan yerler olarak biliniyor. Assos Antik Kenti içinde bulunan Güney Teras Alanı aslında 4 katlı bir yapıymış. İlk katı su sarnıcı, iki ile üçüncü katları depo ve son katı ise stoa olarak kullanılmış. Lakin şu an yalnızca kalıntılarını görebilirsiniz.

Tiyatro
Antik kentin güney kısmında olan tiyatroya inmesi kolay iken geri dönüşü kimi ziyaretçileri zorlayabilir. İlk yapıldığı zamanlarda 2500 kişilik olduğu tahmin edilen tiyatro, ilerleyen zaman ile birlikte ciddi anlamda zarar görmüş. Ardından da bir süre geçmesi ile beraber taş ocağı olarak kullanılmaya başlanmış. Burası ile alakalı yapılan restorasyonlar ile beraber şu an 1.500 kişilik kapasitesi ile ziyaretçilerini ağırlamaya devam ediyor.
Batı Kilisesi
Milattan Sonra 5. yüzyılın sonlarında Roma imparatorluğu tarafından burada yer alan eski konut yapılarının üzerine inşa edilmiş. Üç duvarı restore edilerek şimdiki haline kavuşturulmuş.
Assos Antik Kenti Liman Bölgesi
Assos’un deniz kıyısı olan ve antik limanı da içerisine almış olan bölge oldukça küçük olmasına rağmen son derece güzel. Şimdilerde her ne kadar turistik tesis olarak kullanılıyor olsa da buraya yer alan az sayıdaki taş binaların hepsi son derece estetik bir görüntüye sahip.