Etnografya Müzesi, bugün misafirlerine Talat Paşa Bulvarı, Ülkü Sokak, No:4, Opera/Ulus adresinde ev sahipliği yapıyor. Bu müze, hem mimarisi hem de içinde bulunan eserler açısından daima önemli bir müze olarak kabul edilir. Müze binası, I. Ulusal Mimarlık Dönemi tarzını en güzel şekilde yansıtan mimari örneklerden birini sunar ve aynı zamanda sergilediği eserler ve canlandırmalarla geleneksel yaşam tarzını görsel olarak sunar. Ankara Etnografya Müzesi, kültürel mirası koruma ve tanıtma açısından önemli bir rol oynamaktadır.
Genel Bilgi
Atatürk, Cumhuriyetin ilanından sonra Ankara’da bir Devlet Müzesi kurulmasını istemişti. Cumhuriyet’in ilan edilmesi ile beraber, milli kültür kaynaklarını ve halk kültürünü araştırmak ve muhafaza etmek maksadı ile bir Kültür Müdürlüğü (Hars Müdürlüğü) Millî Eğitim Bakanlığına bağlı şekilde inşa edilmiştir. Türkiye’de milli kültürün ve milli tarihin yaşatılmasına büyük önem verilen bu dönemde, Etnografya Müzesi kurma fikri ortaya atıldı ve hazırlıklar başlatıldı. Etnografya Müzesi, milli kültürün korunması ve tanıtılmasında büyük bir rol oynamak üzere planlandı. Bu yeni müzenin kurulması için çalışmalara başlanmış, ve müzenin oluşturulması konusunda Budapeşte Etnografya Müzesi uzmanlarından Macar Türkoloğu Gyula Meszaros’un görüşlerine başvurulmuştu.

Etnografya Müzesi’nin kurulması için hazırlık aşamasındaki çalışmalar, 1924 senesinde Prof. Celal Esat Arseven’in önderliğinde İstanbul’da başlatılmış ve sonrasında 1925 senesinde İstanbul Müzeleri Müdürü Halil Ethem tarafından idare edilen özel bir komisyon kurulmuştu. Bu komisyon, 1250 parça eseri satın alarak önce İstanbul’da Dar-ül Fünun’un bir odasında saklamıştı.1926 yılında bu koleksiyon, Süleymaniye Külliyesi’nde bulunan bir binaya taşındı. 1925 yılında Nisan ayında Millî Eğitim Bakanlığı, Ankara İmaret Camisi (Karacabey Camii) için bir müze binası yapma fikrini değerlendirmeye başladı. Bu projeye Mimar Arif Hikmet Koyunoğlu’nun katkısını talep ederek, kendisinin de projeye dahil olmasını istediler. Mimar Arif Hikmet Koyunoğlu, bu talebi kabul etti ve sadece 15 günde bir proje hazırlayarak sundu. Bu proje, kabul edildi ve Atatürk’ün talimatıyla 25 Eylül 1925 tarihinde Ankara Etnografya Müzesi’nin temeli büyük bir törenle atıldı ve binanın inşaatına başlandı.
Müzenin yapılacağı Namazgâh Tepesi, 15 Kasım 1925 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile resmi olarak Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından Millî Eğitim Bakanlığı’na devredildi ve müze inşa edilmesi planlandı. Bu tarihten itibaren müzenin inşası için çalışmalar başlatıldı ve tasarımı Mimar Arif Hikmet Koyunoğlu tarafından tamamlandı. Müze binası, simetrik bir plana ve cephe düzenine sahipti. Müzenin içindeki avlu da dahil olmak üzere çeşitli bölümlerden oluşuyordu, ve aynı zamanda idari bir bölümü de içeriyordu. Müzenin inşası, Ankara’nın tarihi ve kültürel mirasını korumak ve sergilemek amacıyla gerçekleştiriliyordu. Temelinden itibaren müze olarak tasarlanan binanın inşası neredeyse tamamlanmışken, bu binaya yerleştirilecek eserler için görüşmeler sürmekteydi. 1926 yılında tamamlanan bina, Macar Türkolog G. Mészáros’un raporuna dayalı olarak 1927 yılında Etnografya Müzesi olarak düzenlendi. İstanbul’da oluşturulan bir komisyon tarafından satın alınan müze eserleri Ankara’ya getirildi ve bu binada sergilenmeye başlandı.

Yakınlarda Gezilecek Yerler
Cumhuriyet Müzesi
Cumhuriyet Müzesi veya II. Türkiye Büyük Millet Meclisi binası olarak da bilinen bu yapı, 1923 yılında Mimar Vedat Tek tarafından Cumhuriyet Halk Fırkası’nın toplantı yeri olarak tasarlandı. Binanın inşası kesme taş kullanılarak gerçekleştirildi ve bodrum katı üzerine iki kat olarak inşa edildi. Başlangıçta bu bina, Cumhuriyet Halk Fırkası’nın toplantılarına ev sahipliği yapmak üzere tasarlanmıştı. Ancak zamanla I. Türkiye Büyük Millet Meclisi binası meclisin ihtiyaçlarını karşılayamaz hale geldi ve bu bina, meclis binası olarak kullanılmak üzere yeniden düzenlendi. 18 Ekim 1924 tarihinde hizmete açılan bu bina, Türk siyasi tarihinde büyük bir rol oynadı. II. Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1924-1960 yılları arasında önemli kararların alındığı, Atatürk’ün ilke ve devrimlerinin hayata geçirildiği, önemli yasaların kabul edildiği, uluslararası anlaşmaların imzalandığı ve Türkiye’nin çok partili sisteme geçişinin gerçekleştiği bir döneme tanıklık etti. Bu nedenle Cumhuriyet Müzesi olarak da bilinen bu bina, Türk siyasi tarihindeki önemli olayların merkezi haline geldi.

Anadolu Medeniyetleri Müzesi
Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Ankara’nın Ulus semtinde yer alır ve Ankara Kalesi’nin dış duvarının güneydoğu kıyısındaki iki Osmanlı dönemi binasından oluşur: Mahmut Paşa Bedesteni ve Kurşunlu Han. Mahmut Paşa Bedesteninin, Fatih dönemi baş vezirlerinden Mahmut Paşa tarafından 1464-1471 yılları arasında inşa edildiği tahmin edilmektedir. Kurşunlu Han ise, aynı dönemin baş vezirlerinden Mehmet Paşa tarafından İstanbul’un Üsküdar ilçesindeki imarete vakfedilmek üzere inşa edilmiştir. Bu iki bina, 1881 yılında meydana gelen bir yangından sonra terk edilmiş ve daha sonra Atatürk’ün talebi üzerine Anadolu’dan toplanan eserleri sergilemek amacıyla uzun bir yenileme sürecinin ardından müzeye dönüştürülmüştür.
Hamamönü
Hamamönü, Ankara’nın Altındağ ilçesinde bulunan tarihi bir semttir. Bu semtte yer alan 19. yüzyıla ait sivil mimarlık örnekleri olan tarihi binalar, restore edilerek semtin yeniden canlanmasını sağlamıştır. Hamamönü adı, Oğuzların Bayındır boyu beylerinden Karacabey tarafından yaptırılan çifte hamamdan gelmektedir. Bu tarihi semtte ayrıca Karacabey Hamamı gibi önemli bir tarihi yapının yanı sıra, İstiklal Marşı’nın yazıldığı ve şu anda Mehmet Akif Ersoy Müze Evi olarak kullanılan bir binanın ve Mehmet Akif Ersoy Parkı’nın bulunduğu yerler dikkat çeker.
Hamamönü, Ankara’da kültürel ve sanatsal etkinliklerin sık sık düzenlendiği bir bölge olarak tanınır. Bu alanda canlı müzik konserleri ve film gösterimleri gibi etkinliklere sıkça ev sahipliği yapılır ve Ankara’da her mevsim ziyaret edebileceğiniz keyifli bir mekan sunar. Ayrıca, Sanat Sokağı’nda bulunan tarihi evlerde geleneksel el sanatlarıyla uğraşan sanatçıların eserlerini görebilir ve yerel halkın el emeği ürünlerini satın alabileceğiniz bir el ürünleri pazarı da bulunmaktadır.

Ankara Resim Ve Heykel Müzesi
Ankara Resim ve Heykel Müzesi binası, I. Ulusal Mimarlık Dönemi’nin en görkemli yapılarından biridir. Bu bina, 1927-1930 yılları arasında “Türk Ocakları Merkez Binası” olarak inşa edilmiştir. Atatürk’ün direktifleri doğrultusunda düzenlenen bir yarışmada, Mimar Arif Hikmet Koyunoğlu’nun Namazgâh Tepesi’nde bulunan Etnografya Müzesi projesi birinci seçilmiş ve inşasına başlanmıştır. Bu sayede Ankara’nın silüeti, Tepe’de yer alan bu binanın katkılarıyla şekillenmiştir. Mustafa Kemal Atatürk, bu binanın yapımını tamamlayarak “Buradan ayrılmayı istemiyorum. Yapan eller sağ olsun” demiştir.
Ankara Resim ve Heykel Müzesi, birçok ilke ev sahipliği yapmış önemli bir yapının içinde yer almaktadır. Binada Türk motifleriyle süslenmiş büyüleyici Türk Salonu, geleneksel unsurlarla bezenmiş muhteşem konser salonu ve modern yöntemlerle sergilenen çok değerli eserler bulunmaktadır. 1975 yılında binanın Kültür Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü tarafından Resim ve Heykel Müzesi olarak kullanılması resmi olarak kabul edilmiştir. Binanın mimarı Arif Hikmet Koyunoğlu nezaretinde aslına uygun bir şekilde restore edilmiş ve 2 Nisan 1980 tarihinde müze olarak hizmete açılmıştır. Ankara Resim ve Heykel Müzesi, Asya-Avrupa Sanat Bienali, ulusal ve uluslararası sergiler, sempozyumlar, toplantılar, konferanslar ve konserler gibi çeşitli etkinliklerle Ankara’nın kültür ve sanat sahnesine yeni bir canlılık getirmiştir.