Türkiye, tarihi geçmişi son derece zengin olan ülkelerden bir tanesi. Göbeklitepe de bunun son dönemlerdeki en büyük örnekleri arasına girmiş durumda. Dünyanın en eski tapınağı olarak da bilinen Göbeklitepe, Mısır piramitlerinden yaklaşık olarak 7 bin 500 yıl daha öncesinde inşa edilmiş. Burada yapılmış arkeolojik kazılar sonucunda yerleşik yaşama geçişlerin ilk izleri ile alakalı son derece büyük bulgular elde edildi. Çünkü yerleşik yaşamı simgeleyen ve tarımı işaret eden buğdayın ilk izleri de yine Göbeklitepe’de ortaya çıktı.
Yerleşik hayatın yanı sıra Göbeklitepe dinler tarihini de etkiledi. Çünkü burada bilinen ilk ibadet merkezi ortaya çıkarıldı. Neolitik dönemde inşa edilmiş olan yapı, yeryüzünde bilinen ilk ibadet merkezi. 1995 yılında Göbeklitepe’nin izleri henüz ortaya çıkmadan önce insanların geçmiş çağlarda avcılık toplayıcılık yaparak göçebe bir yaşam sürdüğü tahmin edilmektedir. Her ne kadar Göbeklitepe kazıları ile beraber yerleşik yaşama geçişin kanıtlarından bir tanesi buğday olarak bilinse de diğer sebebi de dini merkezde toplanma ritüeli olduğu düşünülmekte. Bölgede yapılan kazı ekibinin başkanı Klaus Schmidt’e göre burada yaşamış olan insanlar, ibadet merkezine yakın olma isteklerinden dolayı yerleşik yaşama geçti ve topluluğun var olan ihtiyaçları doğrultusunda da tarım faaliyetlerinde başlandı.
Tarihin sıfır noktası olarak tanımlanan Göbeklitepe, insanlık tarihi ile alakalı kilit değer taşıyan son derece nadir inşalardan biri olmasının yanı sıra Türkiye’deki de en önemli tarihi buluntu olarak öne çıkıyor.
Tarihte İlk Ameliyat Göbeklitepe mi Yapıldı?
Schmidt’in ortaya koyduğu teoriye göre Göbeklitepe aslında bir Taş Devri tapınağı. Yapılan kazılarda bulunan fazla sayıda oval, yuvarlak ve spiral yapı; T şeklinde sütunların bir araya gelmesi ile ortaya çıkıyor. Günümüze kadar yapılmış olan kazılarda 6 tane yapı ortaya çıkmış olsa da yüzeyde yapılan araştırmalara göre çevresinde 20 tane yapı olduğu düşünülmekte.
Kazı koordinatörü Dr. Lee Clare ise Göbeklitepe’nin tapınak olarak inşa edildiği düşüncesine katılmıyor. Çünkü ona göre bir yapını tapınak olarak isimlendirilmesi için eğitimli ruhban sınıfından ve tanrılardan söz edilmesi gerekiyor. Milattan Önce 10.000 yıllarında yaşamış olan Taş Devri insanları için eğitimli ruhban sınıfı olgusunun gerçek dışı olduğunu belirtiyor. Dr. Clare, Göbeklitepe için gizemini çözene kadar toplanma yeri şeklinde tanımlanması gerektiğini söylemekte.
Gerçekleştirilen kazılar sırasında bulunan bir kafatasının ise tarihin bilinen ilk beyin ameliyatını geçirmiş olan bir insandan geriye kalmış olabileceği düşünülüyor. Kafatasında yer alan deliğin ameliyat izi olduğunu belirten uzman antropolog ve tarihçi Dr. Levent Sevik, var olan bu izin ilkel şekilde yapılmış olan kafatası delgi ameliyatı olduğunu söylüyor. Tarihin seyrini ciddi anlamda değiştiren Göbeklitepe ile alakalı pek çok farklı gerçek, teori ve efsane ortaya çıkmış durumda. Tüm bunlar arasından en gizemli olanı ise Göbeklitepe’nin tamamen insan ile gömülmüş olmasıdır.
Göbeklitepe Neden Gömüldü?
Her ne kadar Göbeklitepe neden gömüldü sorusuna kesin bir cevap verilemiyor olsa da yapının bulunduğu yerdeki düzeltilmiş şekildeki toprak tabakası, buranın doğal bir şekilde değil de insan eliyle gömüldüğünü göstermekte. Konu hakkında ortaya çıkan teoriler içerisinde en akla yatkın olanlardan bir tanesi, bölgenin yıldız gözlemevi olarak kullanılmış olduğu. Ancak daha sonrasında işlevini yitirmiş olmasından dolayı gömüldüğü düşünülmekte.
Göbeklitepe’deki Kazılar Şu An Ne Durumda?
UNESCO Dünya Miras Listesi içerisine 2018 senesine girmiş olan Göbeklitepe tarihi kalıntıları etrafındaki kazılar halen devam ediyor. Harran Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Mehmet Önal tarafından yapılan açıklamalara göre, ayrıntılı bir şekilde sürdürülen kazı çalışmalarının 150 yıl daha sürebileceği düşünülüyor. Gerçekleştirilen yüzey araştırmaları sonucunda, Göbeklitepe sınırları içerisinde daha gün yüzüne çıkarılmamış en az 15 yapı ile 200’den fazla dikilitaşın bulunduğu anlaşılıyor. Net olarak sayıları bilinmiyor olsa da var olan yapıların zamanla hepsinin açığa çıkacağı düşünülüyor.
Göbeklitepe Hakkında Bilinmesi Gerekenler
- Bölgede ilk olarak 1963 yılında İstanbul Üniversitesi ve Chicago Üniversitesi ortaklığında bir ekip kurularak çalışmalar yapılmış. Lakin elde edilen buluntular üzerinde fazla durulmamış. 1980 yılında Amerikalı arkeolog Peter Benedict Göbeklitepe konusunu bir makalesinde işlemiş. 1983 yılında Mahmut Kılıç isimli çiftçi, tarlasını sürerken oymalı bir taş bulmuş, bunu normal bir buluntu gibi Urfa Müzesi’ne götürmüş.
- Kazılara başlayan Prof. Klaus Schmidt’in “Ömrümün geri kalan yıllarını burada geçireceğim” dediği söyleniyor. Ancak 2019’un Göbeklitepe yılı olarak ilan edildiğini göremeden 2014 yılında vefat ediyor.
- Tarihin bilinen ilk kült merkezi olan Göbeklitepe ile alakalı dikkat çeken en önemli özelliklerden biri de yapı tabanlarının sıvı geçirmez şekilde tasarlanmış olması. Var olan bu durum da bölgede sıvı içeren seremoni veya törenlerin düzenlenmiş olabileceğini göstermekte.
- Kazıların sonucunda elde edilen bulgularda, üzerinde hayvan kabartmalarının yer aldığı dikili taşlar dikkatleri çekiyor. Bu dikilitaşların üzerinde bulunan kabartmalar, arkeologlara göre kesinlikle zamanın ötesinde. Edinburg Üniversitesi’nden Martin B. Sweatman ile Dimitrios Tsikritsis’e göre T şeklindeki sütunların üzerinde bulunan kabartmalar, dünyayı küresel şekilde etkilemiş olan meteor çarpmasını ve Milattan Önce 10600 – 9600 yılları arasında yaşanmış olan soğuk dönemi anlatıyor olabileceği fikri üzerinde duruluyor. Var olan bu teori özellikle de astronomların dikkatlerini üzerine çekiyor.
- Hayatını Göbeklitepe kazısına adamış olan Klaus Schmidt’in Şanlıurfa’da satın almış olduğu taş ev, eşi Çiğdem Köksal Schmidt tarafından oldukça etkileyici bir anı evine dönüştürüldü. Klaus Schmidt’in Göbeklitepe kazıları sırasındaki anılarını merak ediyorsanız, 10.00 ile 18.00 saatleri arasında buraya gelerek evde dilediğiniz gibi zaman geçirebilirsiniz.
Göbeklitepe Nerededir?
Şanlıurfa il sınırları içerisinde yer alan Göbeklitepe, kent merkezinin 15 kilometre kuzeydoğusunda yer alıyor. Şanlıurfa’ya gelip buradan Göbeklitepe’yi ziyaret etmek isterseniz, taksilerin yanı sıra kent merkezinden kalkan otobüsler ile de buraya ulaşabilirsiniz. Sabahları 10.00 ile 16.00 saatlerinde Göbeklitepe yönüne giden otobüsler, 12.00 ve 18.00 saatlerinde de Göbeklitepe’den kalkıyor.
Göbeklitepe’nin Gizemi
Her ne kadar yapımı ile alakalı gizem halen korunuyor olsa da Göbeklitepe kazılarından elde edilen bilgiler ile her geçen gün yeni bulgular ortaya çıkmaya devam ediyor. Bilim insanları, buradan yapılmakta olan kazılar öncesinde, Neolitik Çağ döneminde yaşayanların bu denli büyük boyutlardaki yapıları inşa edebileceklerini düşünmüyorlardı.
Bilim insanlarının yanı sıra yerel halk için de Göbeklitepe farklı efsaneleri içerisinde barındıran önemli bir bölge. Burada anlatılanlara göre çocuğu olmayan kadınların buraya gelip dua etmesi bölgede bir gelenek haline gelmiş durumda. Üstelik bu gelenek, Göbeklitepe’nin keşfinden çok öncesine kadar dayanıyor. Hikaye ile alakalı ilgi çekici konu ise tam olarak bu noktadan itibaren başlıyor. Çünkü Göbeklitepe içerisinde yer alan sütunlardan bir tanesinin incelenmesi sırasında da görüldüğü üzere üzerinde doğum yapan bir kadın kabartması yer alıyor. Yani dünyanın bilinen en eski doğum yapan kadın figürü de yine Göbeklitepe’de yer alıyor. Ve pek çokları için de bu durum tesadüf olmaktan çok daha öte bir durumu beraberinde getiriyor.