Ağva ve çevresinde hayat çok eski zamanlara dayanıyor. Yapılmış olan bir takım araştırmalar Ağva ve etrafının tarih öncesi dönemlerden itibaren yaşam alanı olarak kullanıldığını gösteriyor. Ağva’da keşfedilen kalıntıların yaşları Cilalı Taş Devri yani M.Ö. 8000’li yıllara kadar uzanıyor.Romalılar, Hititler, Frigler ve Osmanlılar gibi pek çok uygarlığa ev sahipliği yapan Ağva’nın tarihi mekanları içinde keyifli bir keşfe çıkıyoruz. Tarihte Ağva ve etrafında yerleşim kuran ilk büyük medeniyetin Hititler olduğu düşünülüyor. Özellikle M.Ö. 3000’li yıllarda küçük gruplar şeklinde Anadolu topraklarına girmeye başlayan Hitit medeniyetinin ilk yerleşim alanı Anadolu’nun Karadeniz kıyısı olmuş. Fakat Ağva ve Sahilköy, İstanbul’un en eski eski çağlardan kalma eşya yerleri arasında olup eski çağlardan kalma eşyaların yaşları M.Ö. 8000’li yıllara kadar uzanıyor. Sonuç olarak, Ağva ve etrafında Hititlerden çok daha eski zamanlarda yaşayan medeniyetler olduğunu söylemek yanlış olmaz..Hititler zamanı Ağva’nın detaylı olarak bilinen en eski zamanı. Hititlerden sonra Frigler ve Bitinya uygarlığı Ağva’da hayat sürmüş. Bu tarihlerde Ağva önemli bir deniz ticareti durağı olmuş.
Ağva ve çevresi antik çağ döneminde iki defa işgale uğramış, işgalin ilki eski Yunanlıların Pers seferinden evlerine dönerken komutanları Xenophon tarafından yapılmış, diğeri ise kıyıyı takip ederek yol alan Roma komutanı Lucullus tarafından yapılmış. Yakın dönem Ağva tarihçesinde ise Hititler ve Frigler’den sonra Roma, Bizans ve Ceneviz egemenlikleri altına giren Ağva ve çevresi Selçuklular zamanında Kutalmışoğlu Süleyman Şah tarafından 1090 yılında ele geçirilmiş ve Türk toprakları hakimiyetine girmiş. Fakat 1097 senesinde I. Haçlı orduları Ağva ve çevresini Selçuklulardan iade almış ve belli bir süre daha Bizans İmparatorluğu bu topraklarda hüküm sürmüş. Ağva 14. yüzyıla dek Bizans uç kalelerinden biri olarak görülmüş. Ağva ve çevresi Osmanlı döneminde Yıldırım Beyazıt zamanında fethedilmiş ve Konya, Karaman ve Balıkesir gibi yerlerden Ağva’ya getirilen Türkmenler yerleştirilerek Türklükleri pekiştirmeye çalışılmış. Günümüzde Ağvalılar da aynı Türkmen aşiretlerinin çocukları.

Ağva ve çevre köylerinde akraba evliliği çok fazla olmamakla birlikte evlilikler genellikle komşu köyler arasından yapılmış. Bu durumda hala aynı Türkmen soyunun korunduğunu gösteriyor. Ağva ve çevresinde farklı yerlere taşınan Türkmen aşiretlerinin lâkapları kurdukları yerleşim birimlerinin de ismini oluşturmuş. Ağva’daki pek çok köy ilk yerleşim yapan Türkmen aşiretlerinin isimleriyle biliniyor. Bir kaç örnek verecek olursak; Hasanoğulları (Hasanlı köyü), Çengeloğulları (Çengilli Köyü), Gökçeler (Göçe Köyü), Gökmenler (Gökmaslı Köyü), Çitaklar (Çataklı Köyü), Karamanoğulları (Karamandere Köyü), Yakup oğulları (Yakuplu Köyü), İsaoğulları (İsaköy ). Trakya’nın Batı topraklarının Osmanlı Devleti tarafından alınmasından sonra bölgeye 1357-1359 yılları arasında Anadolu’dan yoğun bir Türk göçü olmuş.
1360 yılına ait dökümanlarda bu bölgede Türkçe isimler taşıyan pek çok köy ve çiftliğin kurulmuş olduğu görülüyor. Tüm bunlara dayanarak Batı Trakya Türkleri ile Ağva’ya göç eden Türkmen boylarının soyunun aynı atalara dayandığı söylenebilir. Şile ve Ağva, I. Dünya Savaşı’na dek 500 sene boyunca Türk toprağı olarak hayatını sürdürmüş iki semt. I. Dünya Savaşı sonunda mağlup olan Osmanlı, Mondros Mütarekesini imzalamak zorunda kalmış ve Ağva da Boğazlar bölgesine dahil edilerek İngiliz kuvvetlerinin denetimine bırakılmış. Şile ve Ağva, 1920’de yapılan istiladan sonra İngiliz istilasından, Türk ordularının İzmir’e girişinden sonra İstanbul’a doğru gelen bir süvari taburu tarafından 7 Ekim 1922’de kurtarılmış. Ağva’nın köklü tarihi hakkında, M.Ö. 7. yy.’a kadar uzanan bir tarihle bizi karşılayan Ağva’nın köylerinde tarihi bir çok yere rastlamak mümkün. Hisar Tepede bulunan kale kalıntıları, Sungurlu Mahallesinde bulunan dağ değirmeni son derece kıymetli bir konuma sahip.
Huzur veren havası sayesinde bölge, geçmişten bugüne İstanbul’un sayfiye mekanlarından biri olarak özellikle İstanbul’daki şehirliler tarafından çok sık tercih edilen bir yer oluyor. Ağva’nın adı ise Latincede “iki dere arasına kurulan köy” anlamına geliyor. Hititler, Frigler, Romalılar, Selçuklular ve Osmanlılar gibi pek çok uygarlığın insanı Ağva’yı yerleşim noktası olarak tercih etmiş. Bugün de halen yerleşim yeri olarak kullanılan bölgenin normal nüfusu 3.000 civarında olmasına rağmen hafta sonu ve tatil zamanlarında bu sayı 10-15 bin bantlarına kadar çıkıyor. Bölgeye 13. ve 14. yy.’da bilhassa Konya ve Karaman bölgesindeki Türkmen aşiretleri göç etmiş ve bu Türkmenlerin soyları bugüne kadar Ağva’da varlığını sürdürmüş.
Ağva tarihi mekanlar açısından çok zengin olmasa da Ağva Deniz Feneri, bölgeye gelenlerin muhakkak görmesi gereken ünlü yerlerin başında geliyor. Ağva’ya gelmişken muhakkak taze deniz ürünlerini sunan küçük Ağva lokantalarında yemek yemelisiniz. Yeşilçay’da tekne turuna çıkmalı ve konaklayacaksanız nehre bakan butik otellerden birinde kalmalısınız. Dönüşe geçmeden önce mutlaka giyim mağazalarına uğrayarak Şile bezinden yapılmış birbirinden şık kıyafetlerden satın almalısınız. Eğer yaz aylarında ziyaret ediyorsanız Ağva Sahili’nde yüzmeyi de ihmal etmemelisiniz. Kamp atmayı sevenler için de Ağva kamp yerleri bu açıdan tatmin edici seçenekler sunuyor. Zaten Ağva gibi doğasıyla insanı kendine aşık eden bir beldede kamp seçeneklerinin olmaması beklenemez. Bilhassa Hacıllı Şelalesi civarındaki noktaları kamp için öneriyoruz. Ayrıca Ağva’ya gittiğinizde Müzekart’a ihtiyacınız olmayacak çünkü kullanmanızı gerektirecek herhangi bir ziyaret noktasıyla karşılaşmayacaksınız.

Ağva Deniz Feneri
Fotojenik bir mimari yapı olması sebebiyle fener, Ağva gezilecek yerler listenize mutlaka almanız gereken mekanların başında geliyor. Deniz feneri, sevimli bölgenin fotoğraf çektirmek için uğranması gereken kıymetli mimari yapılarından biri. Özellikle gün batımında göreceğiniz muhteşem deniz manzarası bütün yorgunluğunuzu almaya yeteceğine eminiz.
Kalemköy
Ağva’nın yerleşim yerleri olarak tarihi en eskiye uzanan noktalarından biri olan Kalemköy, Roma’ya ait kilise kalıntıları ve mezar taşları bulunuyor. Doğal hayat süren sakinleri ile şehrin gürültüsünden karmaşasından ve stresinden uzakta bir yerde bulunan Kalemköy, huzur bulmak ve kilise kalıntılarını görmek isteyenler için tercih edilebilecek harika bir kaçış noktası. Hem tarihi kalıntıları görmek hem de kestane, defne, ıhlamur gibi pek çok değerli ve önemli besinleri almak için bu güzel köyü ziyaret edebilirsiniz.
Hacıllı Köyü
Ağva ilçe merkezine 12 km mesafedeki Hacıllı Köyünde Roma Dönemine ait kale kalıntıları bulunuyor. Ağva’nın tarihi yapıları içinde en bilinen Gürlek Mağarası da burada bulunuyor. Gürlek Mağarası, Roma döneminde M.S. 2.-3. yy.’larda Hristiyanlar hapishanesi olarak kullanılıyormuş. Mağaranın derinliklerine inmek tehlikeli olduğu için bunu denemenizi asla önermiyoruz. Mağara içerisinde yüzyıllar içinde oluşan sarkıtlar ise hayranlık uyandırıyor. Hacıllı Köyü girişinde arabanızı bıraktıktan sonra ortalama 30 dakikalık bir yürüyüş sonrasında ulaşacağınız benzersiz bir doğal güzellik olan Hacıllı Şelalesi, bu köyü gezmek isteyenler için cazip kılan detayların ilk sıralarında geliyor. 241 metre derinliği bulunan ve tarihi açıdan çok kıymetli olan Gürlek Mağarası ise yolculuğunuzu daha ilgi çekici yapan özelliklerden biri. Ayrıca Hacıllı bölgesi kamp kurmak için de son derece ideal bir nokta.