İstanbul, tarihi olarak son derece önemli bir yer olmasının yanı sıra geçmişin en güzel izlerini taşıması ile de yerli yabancı çok sayıda turistin gözde lokasyonlarından bir tanesi olma özelliğine sahip. Kız Kulesi ise şehrin simgelerinden bir tanesi. Yalnızca güzelliği ile değil hikayesi ve efsaneleri ile de her zaman adından söz ettirmeyi başaran Kız Kulesi, her zaman görülmeye değer yerler arasında ilk sıralarda bulunmayı başarıyor. Siz de maviliklerin içerisindeki bu yapıyı ziyaret ederek İstanbul’un tadını doyasıya çıkarabilirsiniz.
Kız Kulesi’nin Tarihi
Görenleri her seferinde kendine hayran bırakmayı başaran Kız Kulesi, tarihi ile de göz doldurmayı başaran bir tapı. Günümüzden 2500 yıl öncesine dayanan yapım tarihi ile Kız Kulesi ile alakalı ilk olarak Milattan Önce 410 yılından bilgiler meraklıların karşısına çıkıyor. Tarihi belgelerin incelenmesi ile görüldüğü üzere Atinalı komutan Alkibiades tarafından Kız Kulesi yaptırılmış. Kulenin yapılış amacı ile boğazdan geçen gemilerin kontrol edilmesi ve vergi alınmasıydı.
İstanbul’un daha sonrasında Roma İmparatorluğu topraklarına katılması sonrasında İmparator Manuel Komnenos kuleyi taşlarla güçlendirdi ve yeniden tasarlattı. Böyle olunca da Kız Kulesi tam anlamıyla savunma merkezi haline dönüştü. Şehrin Osmanlı hakimiyeti altına girmesi ile beraber Kız Kulesi yeniden restore edilir. Ve burada mehter takımı gösterileri yapılır. Kız Kulesi’nin günümüzdeki temelleri ile alt katının büyük bir kısmı Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırıldı. İnşa edildiği zamandan itibaren gerek savaşlar gerekse doğal afetlerden dolayı harap hale gelen Kız Kulesi her seferinde özenle restore edilmeye devam eder. 1998 senesinde yenilenen kule, 2000 yılında turizme açıldı. Böylece yerli yabancı fark etmeden çok sayıda turistin tekrardan ziyaret ettiği yerlerden bir tanesi haline geldi. Kule şimdilerde tekrardan restorasyon sürecine girdi. En kısa sürede yenilemeleri yapılarak eşsiz güzelliğini sergilemeye devam edecek.

Kız Kulesi’ne Nasıl Gidilir?
Yalnızca Anadolu Yakası’nın değil İstanbul’un gözbebeği yerlerden biri olan Kız Kulesi, yaz kış demeden her sene çok fazla sayıda misafirin uzak ya da yakın fark etmeden görmek istediği yerlerden bir tanesi olarak biliniyor. Kız Kulesi’ne ulaşmak için karşınıza iki farklı yol çıkıyor. Bunların arasından sizin için en uygun olanı seçerek muhteşem görüntüyü size sunacak bu kuleyi yakından inceleyebilirsiniz. Avrupa Yakası’ndan Kız Kulesi’ne ulaşmak istiyorsanız ilk aşamada yapmanız gereken şey Kabataş’a gitmek olacak. Metro ve otobüs ile rahatlıkla ulaşabileceğiniz Kabataş’a gelmenizin sonrasında buradan belirli zaman dilimlerinde düzenlenen seferler ile Kız Kulesi’ne gidebilirsiniz.
Anadolu Yakası’ndan Kız Kulesi yolculuğuna çıkmak içinse ilk aşamada Üsküdar’a ulaşmanız gerekiyor. Avrupa Yakası’ndan kalkan Beşiktaş, Eminönü, Karaköy ve Kabataş şehir hatları vapurlarına binerek maviliklerin tadını çıkartıp ulaşabilirsiniz. Anadolu Yakası’ndan ise ilk olarak Kadıköy’e gelip daha sonrasında buradan otobüs ile 15 dakikada Üsküdar Salacak’a ulaşabilirsiniz. Salacak’tan Kız Kulesi’ne restorasyon çalışmaları öncesinde haftanın her günü sefer düzenleniyordu. Sabah 09.15’ten akşam 18.30’a kadar her 15 dakikada bir kalkan seferler ile Kız Kulesi’ne ulaşılıyordu. Yapılacak olan restorasyon sonrasında da yine ziyaretçiler buraya kolaylıkla ulaşarak hem tarihi hem de hikayeleri ile muhteşem bir havayı içerisinde barındıran Kız Kulesi’ne ulaşabilirler.

Kız Kulesi’ne Ait Efsaneler
Yapıldığı tarihten itibaren yalnızca bulunduğu bölgenin değil dünyanın en önemli kentlerinden bir tanesi olan İstanbul’da yer alan Kız Kulesi, aynı zamanda taşımış olduğu ambiyans ile pek çok efsaneye de konu olmuş yerlerden bir tanesi.
İnsanların Kız Kulesi ile alakalı en fazla anlatılan efsanelerden biri Bizans döneminde geçiyor. Dönemin Bizans krallarından bir tanesinin kız çocuğu dünyaya gelir. Doğan prenses ile alakalı 18 yaşına geldiğinde bir yılanın sokması sonucunda öleceği ile alakalı rivayet ortaya atılır. Kral bunu duyduktan sonra kızını korumak adına hemen denizin orta kısmında yer alan adaya bir kule yaptırır. Sonrasında bu kulenin içerisine prensesin yaşamını sürdürebileceği bir alan hazırlatır. Prenses 18 yaşına geldiği gün hizmetçileri tarafından getirilmiş olan yiyecek sepetinin içerisinde saklanmış olan yılan genç kızı sokarak ölmesine sebep olur.
Diğer bir Kız Kulesi efsanesi ise Antik Yunan döneminde geçer. Bu dönemde İstanbul Atinalılarının elindedir. Şehre Charles isminde bir amiral gelir. O dönemin Makedon kralına karşı gönderilmiş olan amiralin eşi İstanbul’da vefat eder. Eşinin ölmesine çok fazla üzülen Charles ise Kız Kulesi’ne eşi içn anıt mezar tarzı bir yapı inşa ettirir.
Diğer bir Kız Kulesi efsanesinde kahramanlar birbirlerine çok büyük bir aşkla bağlı olan Leondros ve Hero’dur. Fırtınalı bir gece sırasında Leondras kulede bir ışığın yandığını görür. Sonrasında sevgilisi Hera’nın ışığı yakarak onu çağırdığını düşünüp denize atlar. Lakin ışığı yakan kişi sevdiği kız değil, aşıkların gizli bir şekilde buluştuğunu bilen başka birisidir. Leondros suyun içerisindeyken ışığı bir anda söndürür. Fırtınalı ve karanlık gecede suda kalan Leondros bu duruma daha fazla dayanamaz ve boğazın soğuk sularına gömülür. Hero ise sevdiği kişinin ölümünün acısına dayanamayarak kendini kuleden aşağıya atar. Efsaneye göre de aşıkların adına tam olarak kulenin bulunduğu yere bir deniz feneri yaptırılır.

Osmanlı döneminde geçen diğer bir efsaneye göre ise Battal Gazi ve askerleri Kız Kulesi’ne baskın yapar. Daha sonrasında burada buldukları hazineleri alırken aynı zamanda kulede yaşamakta olan Üsküdar tekfurunun kızını da kaçırırlar. İstanbul’u kuşatmak isteyen Battal Gazi, yaptığı kuşatmadan istediği sonucu elde edemeyince Kız Kulesi karşısında yer alan kıyıya karargahını kurar ve burada 7 sene kalır. Onun burada 7 sene kalmasının sebebi ise Üsküdar tekfurunun kızına aşık olmasıdır. Battal Gazi’den korkan tekfur ise hem hazinesini hem de kızını Kız Kulesi’ne kapatır. Battal Gazi ise Şam seferi sonrasında yeniden Üsküdar’a gelir. Sonrasında hem tekfurun kızını hem de hazineyi alarak atına atlayıp buradan ayrılır. Günümüzde de sıklıkla kullanılan “Atı alan Üsküdar’ı geçti” deyimi de bu hikayeden sonra ortaya çıkar.
İstanbul’un tek simgesi Kız Kulesi değildir. Diğer yakadan yer alan Galata Kulesi de yine muhteşem görünümü ile görenleri hayran bırakır. Tabi ki bu iki kule farklı bir efsaneye de konuk olur. Söylenen efsaneye göre bu iki kule kıyılarından birbirlerine aşk ile bakarlar. Bu iki kulenin kavuşmasını engelleyen ise tam olarak ortalarından geçen Boğaziçi’nin mavilikleridir. Galata Kulesi her ne kadar var olan hislerini yıllar boyunca mektup satırlarına dökmüş olsa da bunları asla Kız Kulesi’ne iletemez. Hezarfen Ahmet Çelebi’nin yıllarca üzerinde çalışmış olduğu uçma hayalini gerçekleştirmek adına Galata Kulesi’ne çıkması sonrasında kule, onun kulağına Kız Kulesi’ne karşı olan aşkını fısıldayarak mektuplarını ona vermesini ister. Hezarfen Ahmet Çelebi de güçlü rüzgarı arkasına alarak mektupları Kız Kulesi’ne ulaştırmayı başarır. Hissettiği duyguların karşılıklı olduğunu böylece öğrenen Kız Kulesi çok büyük mutluluk duyar. Ve efsaneye göre bu iki kulenin birbirine olan aşkı ve derin bağı, onların yüzyılların beraberinde getirmiş olduğu yıkıcı etkiye karşı onları koruduğuna inanılır.