Pergamon Antik Kenti, İzmir’in Bergama ilçesi merkezinde yer almaktadır ve Helenistik dönemin en önemli kültür merkezlerinden biridir. Pergamon’un tapınakları, sokakları, su yolları, çeşmeleri, sarnıçları, ticaret merkezleri, tiyatrosu ve sosyal alanları gibi birçok önemli özelliği ile Helenistik dönemin izlerini taşır. Bu nedenle Pergamon Antik Kenti, kültür tarihi ile ilgilenen ziyaretçilere Helenistik döneme yapacakları bir yolculuk fırsatı sunar.
Tarihi
Pergamon Antik Kenti’ndeki ilk yerleşimler M.Ö. 7. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Kentin tarihsel önemi, M.Ö. 281 yılında Pergamon Krallığı’nın başkenti olmasıyla başlamıştır. Pergamon’un adının kaynağına dair farklı rivayetler bulunmaktadır. Bir rivayete göre, cesaretiyle askerlerinin takdirini kazanan komutan Pergamosun adından gelmektedir. Başka bir rivayete göre ise bölgede daha önce var olan Teuthrania şehir devletinin kralı Grynos, Pergamosun yardımını istemiş ve Pergamosun desteğiyle savaşı kazandığı için kenti onurlandırmak amacıyla Pergamon ismini vermiştir.
“Bergama” isminin anlamıyla ilgili olarak “korunaklı kale” yorumları da bulunmaktadır. Pergamon Antik Kenti, Helenistik dönemde en parlak dönemini yaşadı ve bu dönemin en önemli nedenlerinden biri, 200 bin rulo yazma eser barındıran Pergamon Kütüphanesiydi. Zamanla yerleşimler Bergama ve çevresine yayıldı, ve Pergamon’un rolü ve önemi azaldı.

Pergamon’un yeniden ilgi görmeye başlaması, 1870’lerde Alman mühendis Carl Humannın keşfi ve Alman arkeologların kazı çalışmalarının başlatılması ile gerçekleşti. Carl Humann, İzmir ve çevresinde demiryolu inşaatında çalışırken Pergamon’un kalıntılarını keşfetti ve bu keşif, bölgedeki arkeolojik çalışmaların başlamasına önayak oldu. Pergamonda başlayan kazılar, antik döneme ait birçok önemli eserin gün yüzüne çıkmasını sağladı. Bu eserler arasında Zeus Sunağı gibi büyüleyici yapılar da bulunuyor. Ayrıca, Pergamon Kütüphanesi gibi kültürel hazinelerin de keşfedilmesi, Pergamon’un tarihi ve arkeolojik önemini yeniden vurguladı. Pergamon, 2011 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesine dahil edildi ve 2014 yılında resmi olarak Dünya Mirası olarak kabul edildi. Bu sayede, Pergamon’un tarihi ve kültürel mirası uluslararası düzeyde daha fazla tanınır hale geldi.
Pergamon Kütüphanesi
Pergamon Antik Kenti içinde özellikle öne çıkan bir nokta, Pergamon Kütüphanesidir. Bu kütüphane, parşömen kağıdından yapılmış 200 bin rulo yazma esere ev sahipliği yapmış ve Helenistik dönemin önde gelen kültür merkezlerinden biri olarak kabul edilir. Bu eserler, Grekçe dışında birçok farklı dilde yazılmıştır ve Antik dünyanın bilgi birikimini taşımış, dönemin filozoflarına, bilim insanlarına ve araştırmacılarına ilham kaynağı olmuştur. Ancak, MÖ 41 yılında Romalı komutan ve devlet adamı Marcus Antonius’un Pergamonu ele geçirmesi sonucunda kütüphane, Kleopatra’ya hediye edilmiş ve Pergamonlular bu önemli kültürel mirastan yoksun kalmışlardır. “Parşömen” terimi, yıllarca kullanılan bir kağıt türünü ifade eder ve “Pergamon derisi” anlamına gelir, çünkü bu kağıt türü özellikle Pergamon Kütüphanesi’nde geliştirilmiş ve kullanılmıştır.

Tiyatro
Pergamon Tiyatrosu, dünyanın en dik Antik tiyatrolarından biri olarak kabul edilen yaklaşık 70 derecelik bir açıya sahiptir. Bu tiyatro, 10 bin kişilik bir kapasiteye sahiptir ve Pergamon halkının kültüre ve sanata olan ilgisinin önemli bir göstergesidir. Tiyatronun ön tarafı uçuruma bakan kısmı setlerle güçlendirilmiştir. Tiyatroda toplam 80 sıra oturma bulunurken, en üst sıra ile orkestra arasında 36 metrelik bir yükseklik farkı vardır. Ayrıca ahşap sahne, kolayca sökülüp takılabilecek şekilde tasarlanmıştır.
Dionysos Tapınağı
Pergamon Antik kentindeki tiyatro terasının kuzeyinde bulunan Dionysos Tapınağı, önemli bir tarihi yapıdır. Bu tapınağa ulaşmak için 25 basamaklı bir merdiveni çıkmanız gerekmektedir. İon tarzında inşa edilen tapınak, mermerden yapılmıştır ve yalnızca ön cephesinde sütunlara sahiptir. Dionysos Tapınağı, Pergamon Antik Kenti içinde Aşağı Kent olarak bilinen halkın yerleşim alanları ile Yukarı Kent olarak adlandırılan kral ve yönetici sınıfın yaşadığı bölgeler arasında konumlanmıştır. Bu nedenle tapınağın hem halkın hem de yönetici sınıfın ibadet ihtiyaçlarını karşıladığı düşünülmektedir. Tapınağın çevresinde, komutanların ikamet ettiği evlerin kalıntıları da bulunmaktadır.
Zeus Sunağı
Pergamon Antik Kenti’nin en önemli eserlerinden biri olan Zeus Sunağı, günümüzde ne yazık ki ait olduğu yerden binlerce kilometre uzakta, Berlin Müzesinde sergilenmektedir. Bu muazzam eser, Helenistik dönem anıt mimarisinin en göz alıcı örneklerinden biri olarak kabul edilir. Zeus Sunağı, Pergamon halkının Galatlara karşı elde ettiği zaferin anısına inşa edilmiştir. Sunağın frizinde, Olimpos tanrılarının savaş sahnelerini betimleyen detaylar bulunmaktadır.

Akropol
Pergamon Antik Kenti’nin en yüksek noktasında yer alan Akropol, tüm görkemiyle ziyaretçileri karşılamaktadır. Antik kent devletlerinde, genellikle en yüksek noktaya inşa edilen akropoller, surlarla çevrili iç kalelerdi ve içerisinde saraylar, tapınaklar ve diğer önemli yapıları barındırırdı. Pergamon’daki Akropol, 330 metre yükseklikte bulunur ve günümüzde ziyaretçilerin çıkması için bir teleferik bulunmaktadır. Akropol çevresinde, Roma dönemine ait birçok eserin yanı sıra Bergama krallarının sarayları, tapınaklar ve diğer önemli yapılar bulunmaktadır. Saraylar, tapınaklara kıyasla daha basit bir plana sahiptir ve etrafında düzenli su yolları bulunur. Akropoldeki tapınaklar arasında Athena, Traian ve Demeter Tapınakları en önemlileri olarak kabul edilmektedir. Athena Tapınağı, günümüze yalnızca temelleri ulaşabilen kentin en eski tapınaklarından biridir. Bu tapınak, Pergamon’un koruyucu tanrıçası Athena’ya adanmıştır ve bu nedenle Athena Tapınağı olarak anılmaktadır. Traian Tapınağı ise üç tarafının galerilerle çevrili olmasıyla farklı bir plana sahiptir.
Bonus!
Bergama Kızılavlu
Kızıl Avlu, M.S. 2. yüzyılda İmparator Hadrian döneminde inşa edilen bir yapıdır. Bu yapıda Mısır Tanrıları Serapis, Harpokrates ve İsis’e tapınma ritüelleri gerçekleştirilmiştir. Kızıl Avlunun en dikkat çekici özelliği, tamamen tuğladan inşa edilmiş olmasıdır. Büyük avlusu nedeniyle “Kızıl Avlu” olarak adlandırılmıştır. Bu yapı, Pergamon Akropolüne giden yol üzerinde yer almaktadır ve giriş ücretsizdir, müze kartlarıyla ziyaret edilebilir.
Kızıl Avlu, Bergamada benzersiz bir yapı olarak öne çıkar ve Roma İmparatorluğu’nda benzeri pek bulunmaz. Mısır Tanrılarına adanmış kültlerin Anadolu’da nadiren bulunması, bu yapının özel bir dini ve kültürel öneme sahip olduğunu gösteriyor olabilir. Ayrıca yapının mühendislik ve mimari açıdan su tünelleri üzerine inşa edilmiş olması, dönemin teknik bilgisini ve mühendislik yeteneklerini yansıtır. Yapının altındaki geçitler ve merdivenler, ritüel amaçlı kullanım için farklı alanlara erişimi kolaylaştırmış olabilir. Ayrıca yan yuvarlak yapıların, farklı tanrılara veya farklı kültürlere adandığını gösteren işaretler olabileceği düşünülüyor. Bu yapıların dini veya sembolik bir öneme sahip olduğu da mümkündür.
Asklepieion
Antik çağın en ünlü tedavi merkezlerinden biri olan Asklepion, sağlık tanrısı Asklepios’a adanmış bir yerdi ve hastalara şifalı tedaviler sunuyordu. İmparator Hadrian tarafından inşa edilen bu kompleks, o dönemin modern tıp ve tedavi tekniklerini içeriyordu. Hastaların tedavi edilmesi için çeşitli yöntemler kullanılıyordu, bu da antik dönemdeki sağlık uygulamalarının çeşitliliğini ve gelişmişliğini göstermektedir.
Asklepionda kullanılan tedavi yöntemleri arasında hastaların uykuya yatırılması, müzik dinletileri, çamur banyoları, açlık ve tokluk terapileri gibi uygulamalar yer alıyordu. Ayrıca hacamat gibi geleneksel tıp yöntemleri de kullanılıyordu. Bu merkez aynı zamanda ünlü hekim Galenos’un doğduğu ve yetiştiği yerdi ve Galenos, tıp alanında büyük bir etki yaratmış bir hekim olarak bilinir.