Günlük yaşamın vazgeçilmez bir parçası olan kahve; kısa molaları dinlenme anlarına çeviren, sevdiklerimizle keyifli sohbetleri tatlandıran ve bayram ziyaretlerini özel kılan eşsiz bir içecektir. Ancak her gün sık sık tükettiğimiz bu içeceğin tarihi hakkında gerçekten ne kadar bilgi sahibiyiz? Eğer bu soruya kesin bir “evet” yanıtını veremiyorsanız, hemen sevdiğiniz bir fincan kahve alın ve kahvenin sofralara uzanan serüvenine ortak olun!
Kahvenin Keşfi
Kahvenin keşfi, kahve tarihinde en fazla efsanenin döndüğü ve en az doğruluğun bulunduğu dönem olarak bilinir. Keşifle ilgili tarihten bu yana rivayet edilen iki efsane mevcut. İlk efsaneye göre, kahve 9. yüzyılda Etiyopyalı bir çoban olan Kaldi’nin hikayesiyle keşfedilmiştir. Kaldi adındaki çoban, sürdüğü keçilerin bir ağacın meyvesini yedikten sonra daha enerjik davrandıklarını fark eder. Merakı uyandıktan sonra Kaldi, bu meyvenin tadına bakar. Ertesi gün tekrar aynı yere gittiğinde, keçileriyle birlikte meyveyi yer ve kendisinin de daha canlı ve mutlu hissettiğini fark eder. Efsaneler tarih boyunca aktarılan hikayelerdir ve kesin gerçeklikleri kanıtlanamaz. Bu nedenle, kahvenin kesin olarak nasıl keşfedildiği konusunda farklı görüşler ve hikayeler bulunmaktadır.
Kaldi’nin paylaştığı mutluluğu içinde tutamaz ve hemen Etiyopya’nın yerel manastırındaki keşişlere yaşadıklarını anlatır. Keşişler, Kaldi’nin getirdiği meyvenin tadını beğenmezler ve onu ateşe atarlar, çünkü meyvenin tadı onlara çok acı gelir. Ancak, meyveler ateşte kavrulurken hoş bir koku yayılmaya başlar. Baş derviş bu kokuyu fark eder, bu meyvelerden bir içecek yapıp tadına bakar. Diğer keşişler de sırayla bu içeceği dener ve hepsi çok beğenir. İçtikleri bu içecek, keşişlerin tüm gece uyumadan ayakta durmalarını sağlar, böylelikle beraber ibadet ederler. Bu içeceğin etkisinden memnun kalarak, ona “kahveh” adını verirler ve bu güzel içeceğin ünü tüm Etiyopya’ya yayılır. Zamanla bu hikaye halk arasında dolaşır, ağızdan ağıza anlatılır ve sonunda tüm Arap yarımadasına kadar ulaşır.

Kahvenin keşfi ile ilgili anlatılan diğer bir hikaye de Kaldi’nin hikayesi ile benzer özelliklere sahiptir. Bu hikayede ise 1200’lerde Etiyopya’da yaşayan Şazeli isimli bir derviş olan kişinin yaşadıkları anlatılır. Derviş, açlık ve susuzlukla mücadele ederek yeni bir yer bulmaya çalışır. Ancak yolculuğu boyunca ne yiyecek ne de içecek bulamaz. Çaresizce dolaşırken, önünde büyük, yeşil yapraklı dalları ve kırmızı meyveleri olan bir ağaç görür. Açlığını bastırmak amacıyla meyveleri yer ve hayatta kalmaya çalışır. Zaman geçtikçe dervişin arkadaşları, onu bulmak için yola çıkarlar. Kısa süre içinde dervişi bulurlar, ancak o zaten hastalanmış ve bitkin düşmüştür. Dönüşleri için zamanları olmadığı için, yanlarında getirdikleri bir testi su ile dervişin yediği meyveleri kaynatıp ona içirirler. Arkadaşlarının gözleri önünde derviş hızla iyileşir, onlar da şifa niyetiyle bu içeceği içmeye başlarlar. Bu şifalı içeceğin ünü hızla yayılır ve herkes ondan yararlanmak için “sihirli meyve” olarak adlandırdıkları bu içeceği içmeye başlar. Kahvenin keşfiyle ilgili bu iki efsanenin hangisinin doğru olduğu kesin olarak bilinmese de her iki hikayenin sonunda da kahvenin ünü farklı bölgelere yayılmaya başlar.
Osmanlı Sınırlarında Kahvenin Tarihsel Gelişimi
Kahvenin keşfinden sonra, Arap Yarımadasına yayılan ünüyle özellikle bu bölgede büyük bir popülarite kazandı. Bu popülarite, Yemen’de 15. yüzyılın başlarından itibaren kahve yetiştiriciliğinin başlamasına yol açtı. Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırlarının genişlemesiyle birlikte Osmanlı halkı da kahveyle tanıştı. Zamanla kahve, Osmanlı sarayının en önemli içeceklerinden biri haline geldi. Sarayda kırk kişilik özel kahve ustaları tarafından hazırlanmaya başlandı ve hatta bu ekibi yöneten “kahveci başı” adlı bir rütbe oluşturuldu. Aynı zamanda saray haremindeki cariyeler de incelikleriyle kahve yapımı konusunda eğitim aldılar. Kahve tüketimi sadece saray halkıyla sınırlı kalmadı, evlerde de yaygınlaşmaya başladı. Bu süreçte halk arasında bulunan “qahveh khaneh” adı verilen kahvehaneler de ortaya çıktı. İstanbul’da 1550 yılında kurulan bu kahvehanelerde önce ticaret yapan kişiler, daha sonra ise yerel halk bir araya gelerek kahve eşliğinde önemli konuları tartışmaya başladılar.
Kahvenin tarihi oldukça çeşitli olayları içerir, kutlamalar ve yasaklamalar gibi önemli geçmişe sahiptir. Günümüzde farklı kıtalarda üretilen sayısız çeşidi bulunan kahve, Türk kültüründe özel bir yere sahip olan Türk kahvesi ile özellikle öne çıkar.

Kahve Festivalleri
2022 yılında da kahve festivalleri devam ediyor. Henüz tam olarak programlar açıklanmamış olsa da festivalin düzenleneceği yer ve zaman belirliyor. Eğer bu yıl en az bir kahve festivaline katılmayı düşünüyorsanız, planlarınızı yapabilir ve festivaldeki yerinizi önceden rezerve edebilirsiniz. Tarihten günümüze uzanan bu büyüleyici içecek, üçüncü nesil kahve hareketiyle birlikte bambaşka yönleriyle tanıtıldı. Üçüncü nesil kahvecilik ile birlikte, kahvenin sadece bir içecek olmadığını, aynı zamanda büyük bir hikayenin de sembolü olduğunu fark ettik. Kahve festivalleri, bu hikayeyi yeniden keşfetmemize ve her gün tükettiğimiz bu lezzeti farklı bir perspektiften görmemize olanak tanır. Tezgah arkasında gizlenen beceriler festivallerde açığa çıkar. Bu sayede kahvenin bir sanat olduğunu ve baristanın gerçek anlamda bir sanatçı olduğunu daha net bir şekilde anlayabiliriz.

Festival, önceden belirlenen tarih, süre, bölge ve özelliklere sahip, özel bir anlam taşıyan etkinlikler için kullanılan bir terimdir. Kahve festivalleri de, etkinlik tarihinden önce festivalle ilgili detayları önceden duyurulan etkinliklerdir. Kahve festivallerinin en büyük önemi, kahve işletmeleri ve kahve tutkunları için bir araya gelme fırsatı sunmalarıdır. Belli dönemlerde belirli bölgelerde düzenlenen bu festivaller, işletme sahiplerine kendi kahve lezzetlerini tanıtma, baristalar için ise yeteneklerini sergileme şansı verir. Bu festivaller, onlarca firma ve işletmeyi bir araya getirerek kahve severlere yeni mekanları keşfetme fırsatı sunar. Aynı zamanda, festivaller süresince düzenlenen küçük workshoplar sayesinde kahve severler yeni bilgiler edinirler. Örneğin, V60 demleme tekniği gibi konularda düzenlenen workshoplar sayesinde bu teknikleri yakından öğrenme ve deneyimleme fırsatını elde edebilirler. Kısacası, kahve festivalleri hem işletmeler hem de kahve severler için büyük bir değer taşır. Bu festivallerle lezzetli keşifler yapabilir, farklı bölgelerin benzersiz tatlarını deneyimlerken sosyalleşme fırsatı bulabilirsiniz.

Eskişehir Kahve Festivali
Türkiye’nin en büyük konsept festivallerinden biri olma amacıyla başlatılan ve üçüncüsü düzenlenen Eskişehir Kahve Festivali, bu yıl 29-30 Eylül – 1 Ekim tarihlerinde Eskişehirli kahve severleri sıra dışı bir atmosferde ağırlayacak. Vecihi Hürkuş Havacılık ve Teknoloji Parkı’nda gerçekleşecek olan festival, geleneksel Türk kahvesinin öncülerinden mikro kavuruculara, yeni nesil nitelikli kahve hareketinin önde gelen temsilcilerine, makine ve ekipman tedarikçilerine ve birçok sektör profesyoneline ev sahipliği yapacak. Eskişehir Kahve Festivali, yerel kahve dükkanlarının yanı sıra ulusal ve uluslararası düzeyde birçok markayı bir araya getirmeyi amaçlamaktadır. Festivalde yaklaşık 80 sektörel marka yer alacak ve katılımcılara ücretsiz kahve tadımları, interaktif atölyeler, seminerler, barista gösterileri, sahne performansları ve konserler gibi çeşitli etkinlikler sunarak özgün bir deneyim sunmayı hedefliyor. Bu festival, kahve tutkunlarına geniş bir yelpazede etkinlikler sunarak kahvenin dünyasına farklı bir perspektiften bakma fırsatı sunuyor.