Peri Bacaları
Kapadokya’nın eşsiz peri bacaları gerçekten büyüleyici bir doğal oluşumdur. Konik biçimli tepelerde bulunan kaya bloklarından oluşan peri bacaları, Kapadokya’nın belirgin özelliklerinden biridir. Bu yapılar, yıllar boyunca sel suları, yağmur ve rüzgarın etkisiyle tüften adı verilen yumuşak volkanik kayaçları aşındırması sonucu meydana gelir. Peri bacaları tamamen doğal bir oluşumdur ve hiçbiri insanlar tarafından yapılmamıştır. Oluşumları tamamen doğal süreçler sonucunda gerçekleşir. Kapadokya’da farklı türlerde peri bacaları görmek mümkündür. Bu yapılar genellikle 1 ila 15 metre arasında değişen büyüklüklere sahiptir. Bu ölçü aralığının dışındaki yapılar resmi olarak “peri bacası” olarak kabul edilmez.

Sivri, mantar şekilli ve sütunlu peri bacaları gibi çeşitli şekillerde oluşmuş yapılar da Kapadokya’da görmek mümkündür. Kapadokya’nın peri bacaları, dünya genelinde birçok yerde bulunsa da, Kapadokya’daki yoğunluğu ve benzersizliği nedeniyle özel bir ilgi görmektedir. Bu benzersiz doğal güzellikler, Kapadokya’nın turistik cazibesini artıran önemli unsurlardan birini oluşturur.
Peri Bacaları Nasıl Oluşmuştur?
Coğrafyanın jeolojik evrelerindeki aktif volkanlar sayesinde bugün Peri Bacaları olarak adlandırdığımız oluşumlar ortaya çıkmıştır. Yaklaşık altmış milyon yıl önce, Toros Dağları’nın yükselmesiyle Anadolu fayı sıkışmıştır. Bu durum, yanardağların lav püskürtmeye başlamasına yol açmıştır. Yapılan araştırmalar, çok uzun yıllar önce, milyonlarca yıl önce Kapadokya bölgesinin aslında iç bir deniz olduğunu göstermektedir. Yanardağlardan püsküren lavlar, bu iç denizi kurutmuş ve tüf tabakası oluşturmuştur. Bu tabakalar arasında bazalt, kil, kumtaşı ve volkan külü bulunmaktadır, bu nedenle bazı bölgelerde sert, bazı bölgelerde ise yumuşak lav birikintileri oluşmuştur. Zaman içinde ise seller, yağmurlar ve rüzgarların etkisiyle bu birikintiler adeta bir sanatçının elinden çıkmışçasına şekillenmiştir. Bu doğal yontumlar sonucunda, günümüzde büyük hayranlık ve şaşkınlıkla baktığımız Peri Bacaları doğmuştur. Bu yapılar, yaşam alanları ve farklı amaçlarla kullanılmış ve günümüze kadar etkileyici bir şekilde varlıklarını sürdürmüşlerdir. İçlerine oyulan kiliseler, şapeller ve manastırlarla Peri Bacaları, İncil’den birçok hikaye sahnesine ev sahipliği yapmıştır. Bu da onların kültürel değerini daha da artırmıştır.

Üç Güzeller Peribacaları
İki büyük ve bir küçük peribacasının anne, baba ve çocuktan oluşan çekirdek aile benzeri dizilimi, Kapadokya’nın Üç Güzeller bölgesini ziyaret edenler için vazgeçilmez bir nokta haline getirmiştir. Adeta tanıdık bir aile ziyareti yapmadan, en azından bir anı yakalamadan geçmek eksikmiş gibi hissettirir. Kapadokya, Unesco Dünya Mirasları arasında yer alırken, fotoğraf çekimlerinin en yoğun olduğu bölgelerden biri Üç Güzeller Peribacaları olmuştur. Her yıl yaklaşık 2 milyon turistin ziyaret ettiği bu bölgede, gezen herkesin albümlerinde, nişan veya düğün fotoğraflarında arka planda Üç Güzeller manzarası vardır. Yurtiçi ve yurtdışı tatil turlarının reklam kampanyalarında, broşürlerinde ve hatta eski 50 TL banknotlarının üzerinde bile Kapadokya Üç Güzeller’i görürsünüz. Çünkü bu üç peribacası, Kapadokya’nın sembolü olarak öne çıkmıştır.
‘Kapadokya’nın her tarafı zaten peri bacasıyla dolu değil mi?’ diyenlere, Üç Güzeller Peribacaları’nın diğerlerinden farklı bir yapıya sahip olduğunu söylemeden geçmek haksızlık olur. Kapadokya’daki peri bacaları, tüf adı verilen volkanik bir arazide sel sularının ve rüzgarın etkisiyle oluşmuş yapılardır. Ancak Üç Güzeller bölgesinde, rüzgar ve sel suları kayaların tabanını aşındırırken üst kısımlarına dokunmamış, sert kayalar gövdeleri huni şeklinde, tepeleri ise düşmekte olan bir şapka görünümüne dönüşmüştür. Kapadokya Üç Güzeller’in bu özel şekli, kızıl tonlardaki kayalıkların silueti ve Erciyes Dağı’nın muhteşem görüntüsü ile gün batımının renkleri ile birleştiğinde, amatör fotoğrafçıların bile sanatsal kareler yakalayabileceği anlar doğurur. Gece aydınlatmasında ise sanki canlı varlıklarmış gibi göz kamaştırır ve efsanelere inanılası hikayeler sunar. Üç Güzeller Peribacaları’nın iç kısımları ziyarete kapalıdır, bu nedenle giriş ücreti talep edilmemektedir. Ziyaretçiler seyir tepesinden manzarayı gözlemleyebilirler. Yöresel kadınların el emeği tığ işi boncuk takıları veya bölgede bol miktarda bulunan Oniks taşından yapılan süs eşyalarını satın alabileceğiniz tezgahlar, bir hatıra olarak yanınıza almak için harika seçenekler sunar.

Üç Güzeller Nerededir, Nasıl Gidilir?
Üç Güzeller Peribacaları, Ürgüp merkeze yalnızca 5 dakika uzaklıkta yer almaktadır ve Nevşehir-Ürgüp otoyolu üzerinde sola döndüğünüzde görülebilen bir seyir tepesinden izlenebilmektedir. Kapadokya’ya gelirken hava yoluyla, karayoluyla veya demiryoluyla tercih ettiğiniz bir ulaşım yöntemiyle Ürgüp’e ulaşmanız oldukça kolay olacaktır. Ayrıca, günlük kırmızı tur adı verilen tur programına katılarak Üç Güzeller’i rehber eşliğinde deneyimlemek de mümkündür.
Üç Güzeller Efsanesi
Kapadokya bölgesindeki geçmiş yaşamlar, birçok efsanenin doğmasına neden olmuştur. Üç Güzeller Peribacaları’nın da dilden dile dolaşan ve uzun süre önce yaşanan birçok efsanesi bulunmaktadır. Bazı seyyahların düşüncesine göre Üç Güzeller Peribacaları, büyükanne, büyükbaba, baba ve kucağında çocuğunu tutan hamile bir annenin taş olmuş bedenlerini sembolize ederken, diğer rivayetlerde buruk aşkların hüsranları anlatılmaktadır. Geçmiş zamanlarda Kapadokya’da, bir kralın güzel kızı bir çobana aşık olur. Kralın tüm engellemelerine rağmen prenses, çobana kaçarak onunla evlenir. Zamanla prenses ve çobanın bir çocukları olur ve aşklarıyla kralın kalbini yumuşatacaklarına inanarak sarayı terk ederler. Ancak kralın öfkesi çok büyüktür ve askerlerini prenses, çoban ve çocuğunu yakalamak için gönderir. Durumu anlayan prenses, içten bir duayla Allah’tan yardım ister. Allah’ın yüceliğine inancıyla, mucizevi bir şekilde kurtuluş isteyen prensesin duası kabul edilir ve hepsi taşa dönüşür. Rivayete göre en öndeki taş çobanı, ortadaki çocuğu ve arkadaki taş ise prensesin taş olmuş bedenini sembolize eder. Bu nedenle çok uzun bir süre “Üç Güzeller” olarak bilinen peribacalarının içinde saklı olan bu hüzünlü hikaye, hem ailenin kutsallığına vurgu yapmış, hem de burada yapılan duaların etkisiyle çocuk sahibi olmayan ailelerin ziyaret ettiği bir yer haline gelmiştir. Ziyaretçiler, peribacalarının yanındaki yokuşu 7 kez inip çıkarak Allah’tan çocuk sahibi olmayı dilemişlerdir. Efsanenin etkisi mi, yoksa içten gelen duaların sonucu mu bilinmez, ancak birçok kişinin çocuk sahibi olduğu bilinmektedir.

Bir başka rivayete göre ise perilerin ve insanların arkadaşlığı ile, imkansız bir aşkın hikayesi anlatılır. Burada yaşam süren kötü devler, insanları korkutmak amacıyla dağlardan alevler üfler ve evleri ateşe verirlermiş. Yolu Kapadokya Üç Güzeller’den geçen perilerin lideri, insanların bu halini görünce perilerini toplamış ve dağların tepesinden getirdikleri karlarla ateşi söndürmek için günlerce çabalamışlar. Perilerin bu yardımı zamanla sağlam bir dostluğa dönüşmüş, peri bacalarında yaşayan insanlarla komşu olarak bir arada yaşamaya başlamışlardır. İşte bu noktada kralın oğlu Revan ile perilerin liderinin kızı Gülperi, bu peribacalarında yaşarken birbirlerine aşık olmuşlardır. Bu aşka karşı duran insanlar perilere savaş açtığında, peri padişahı savaşmayı değil gitmeyi seçmiş. Ancak dostluğunun bir gereği olarak, devlerin insanları alt etmesini engellemek için tüm perileri ak güvercinlere dönüştürüp insanların yanında bırakmış. Hatta güzel kızı Gülperi’yi de. Gülperi, aşığı tarafından terk edildiğini düşünen Revan’ın penceresi önünde ayrılmadan duran ak güvercin olarak avuçlarında ısınmış. Revan ise ölünceye kadar o pencerenin önünde Gülperi’nin geri dönmesini beklemiş.
Ürgüp, gezilecek yerler konusunda gezginlere birçok alternatif sunuyor. Kapadokya’nın büyülü havasına kapılmak, Üç Güzeller’i ve birçok doğal güzelliği bulutların arasından görmek isterseniz sabahın erken saatlerinde kalkıp bir balon turuna katılmanızı tavsiye ederiz. Ürgüp, sokaklarıyla, vadileriyle, yeraltı şehirleriyle ve zaman zaman düzenlenen sema gösterileriyle ve bağ bozumlarında sunduğu manzaralarla size farklı bir dünyanın kapılarını açıyor. Arada bir uçup gelen her beyaz güvercin, sanki Gülperi’nin kendisiymiş gibi bir his uyandırıyor insanın içinde.