Karadağ, Dalmaçya sahillerinin ünlü güney ucunda, Adriyatik sahilinin gözlerden uzak bir köşesinde konumlanmış gibi görünüyor. Bu doğal güzelliklerle bezenmiş coğrafyada, yeşil ve mavi renkler iç içe geçiyor. Zaten “Monte” kelimesi İtalyanca’da “dağ” anlamına gelirken, “negro” da “siyah” demektir. Nüfusu 620 bin olan Karadağ’ın tarihine kısa bir göz atalım. Roma İmparatorluğu, MÖ 150’li yıllarda bu topraklara yerleşmiş ve İmparator Justinian döneminde büyük bir gelişme kaydetmiştir. Ancak, zaman içinde farklı istilalara maruz kalan ülke, 1002 yılında Bulgar İmparatorluğu tarafından işgal edilip yağmalanmıştır. 1185 yılında Sırp Krallığı’nın hakimiyetine giren Karadağ’ın Adriyatik kıyısındaki bölgeleri, önemli bir ticaret limanına dönüşmüş. 1371-1384 yıllarında Macar İmparatorluğu ve Venedikliler arasında el değiştiren Karadağ, 1391’de Osmanlının ilerleyişi ve bölgeyi tehdidi sebebiyle Venedik topraklarına katılmıştır. Venedik yönetimi altında Osmanlı kuşatmaları ile karşılaşmış ve 16. yüzyılda Osmanlı hakimiyetine girmiştir. Fatih Sultan Mehmet tarafından özel bir özerklik statüsü verilen Karadağ, 17. yüzyılda Osmanlı saltanatını reddederek 1797’de Habsburg İmparatorluğunun egemenliğine girmiştir. I. Dünya Savaşı’nın ardından Yugoslavya’ya katılan Karadağ, Yugoslavya’nın dağılmasıyla önce Sırbistan-Karadağ adını almıştır. 2006 yılında yapılan referandumda halkın %55.3’ü bağımsızlık yönünde oy kullanarak Avrupa’nın en genç bağımsız cumhuriyeti unvanını almış ve adını Karadağ olarak değiştirmiştir.

2017 tahminlerine göre nüfusu 622 bin olan Karadağ’da farklı etnik gruplar bir arada yaşıyor. Ülkenin nüfusunun %43’ü Karadağlılar, %32’sini Sırplar, %8’ini Boşnaklar ve %5’ini Arnavutlar oluşturuyor. Karadağ, bu çeşitlilik sayesinde zengin bir kültürel mozaik sunuyor.
Karadağ’ın resmi dili “Karadağca” olsa da, Sırpça, Hırvatça ve Boşnakça gibi diller de yaygın olarak konuşuluyor. Bu çok dilli yapı, ülkedeki farklı etnik grupların birbirleriyle kolayca iletişim kurmasını sağlıyor. Ülkenin ekonomisi sanayiye dayanmıyor; bu da Karadağ’ı diğer ülkelerden ayıran önemli bir özellik. Doğal güzellikleri ve temiz çevresiyle ünlü olan Karadağ, yeşil dağları, berrak denizleri ve içilebilen lezzetli sularıyla göz kamaştırıyor. Karadağ’a nasıl gidilir? sorusunun cevabı oldukça basit. Seyahat açısından da Karadağ oldukça rahat bir destinasyon. Vize istemeyen ülkeler arasında Karadağ da yer alıyor ve 90 günü geçmeyen seyahatler için vizeye ihtiyaç olmuyor. Euro’nun kullanıldığı ülkede, turistler para birimi konusunda da kolaylık yaşıyor. Karadağ, doğal güzellikleri, kültürel çeşitliliği ve kolay ulaşılabilirliği ile seyahat edenler için büyüleyici bir destinasyon olarak öne çıkıyor.
Gezilecek Yerler
Budva
Budva, sevimli bir şehir olup nüfusu yaklaşık 20 bin kişiden oluşuyor. Harika kumlu ve uzun plajları, muhteşem koyları, kayalıkları, küçük adaları ve renkli gece hayatı ile “Karadağ’ın Miami’si” olarak ün kazanmıştır. Şehir, ne çok büyük ne de sıkılmak için zaman bulacak kadar küçük bir yapıya sahiptir. Budva, Karadağ’ın Adriyatik’e açılan en önemli şehirlerinden biridir ve bölgenin en gözde turistik destinasyonları arasında yer alıyor. Kotor ile beraber Karadağ’ın muhteşem iki kenti olarak Budva’yı kabul etmek yanlış olmaz. Şehir, Adriyatik Kıyılarına nazır bir konumda yer alıyor ve muhteşem plajlar, berrak deniz ve olağanüstü korunmuş Ortaçağ dokusunu bir arada sunuyor. Budva’nın tarihi bölgesi olan Stari Grad, yüksek kale duvarlarıyla çevrili ve Ortaçağ surları arasında gizlenmiş bir yapıya sahip. Bu tarihi kent, denize doğru uzanan taş surların dalgaların çarpmasıyla canlandığı ve iki yanında kumsalların olduğu, Budva’nın en merkezi ve canlı noktasıdır. Şehrin tarihi dokusu, iyi korunmuş bir şekilde ziyaretçilere geçmişe dönüş imkanı sunar. Budva’nın güzellikleri, tarihi atmosferi ve enerjik gece hayatıyla ziyaretçileri kendine çeken bir şehir olduğu görülüyor.

Tarihi kentin kapılarından girdiğinizde, çiçeklerle süslü duvarları ve daracık sokaklarıyla yürümekten keyif alacağınız bir atmosfer sizi karşılar. Burada küçük butikler, şirin kafe ve restoranlar ile hediyelik eşya dükkanları bulunmaktadır. Küçük meydanlar da oldukça keyifli kafelerle doludur ve saatlerce etrafı izleyebilirsiniz. Stari Grad, oldukça küçük bir alanı kaplamasına rağmen birçok müze, kilise ve manastırla doludur. Eski şehrin en ön kısmında yüksek bir şekilde duran Citadel, tüm heybetiyle göz kamaştırır. Citadel’in içerisinde, deniz kenarında adaların manzarasını sunan bir kafe, klasik tarzda bir dikdörtgen kütüphane, müze ve geniş bir bahçe bulunur. Citadel, sonsuzluğa uzayan manzarasıyla büyüler ve ziyaretçilere unutulmaz anlar yaşatır. Stari Grad’ın sağ tarafında yer alan sahil yolu, sonu plaja çıkan keyifli bir yürüyüş imkanı sunar. Bu yürüyüş sırasında bir tarafınız deniz, diğer tarafınız ise falezlerin dibinde yürüyerek muhteşem manzaraların tadını çıkarabilirsiniz. Budva’nın sembolü olan Dans Eden Kız Heykeli de bu bölgede yer alır.

Sveti Stefan Adası
Sveti Stefan Adası, Karadağ’ın turistik şehirleri Kotor ve Budva kadar ünlü küçücük bir adadır. Bu ada, sadece Budva Rivierası’nda değil, tüm Akdeniz’in kendine özgü ve sıradışı yerlerinden biridir. Adanın farklı coğrafi görüntüsünü oluşturan şey, ince bir kumsal bağlantısıyla Adriyatik’e doğru uzanmasıdır. Kayalıkların üzerinde yükselen ve aralarında yemyeşil ağaçların bulunduğu kırmızı çatılı evler, adanın siluetini tamamlar. Sveti Stefan Adası’nın etrafında açık maviden laciverte doğru değişen, sonsuzluk hissi veren muhteşem bir Adriyatik manzarası vardır. Adanın tarihi, 15. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Bir dönem balıkçı köyü olarak kullanılan Sveti Stefan adası, 19. yüzyılda ise daha çok Osmanlılara ve korsanlara karşı savunma amacıyla kullanılmıştır. Tito rejiminin döneminde köylüler ana karaya yerleştirilmiş ve ada, varlıklı insanların tatilini yapacağı şekilde düzenlenmiştir. Hollywood yıldızlarının tatil yaptığı bir ada olması nedeniyle, Sveti Stefan, turistlerin Karadağ’ı ziyaret ettiğinde gezi listelerinde üst sıralarda yer alır. Bu ada, başta Liz Taylor, Kirk Douglas ve Sylvester Stallone olmak üzere İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth’in adada sıklıkla vakit geçirmesi sayesinde dünya çapında üne kavuşmuştur. Sveti Stefan Adası’na girebilmek için adadaki otelde konaklama yapmanız veya adadaki bir restoranda rezervasyon yaptırmanız gerekmektedir. Diğer türlü adaya girişe izin verilmez ve bu nedenle birçok insan Sveti Stefan’ı sadece fotoğraflamak ve uzaktan görmek için ziyaret eder. Adanın yakınlarında ise çok sayıda güzel ve sessiz plajlar bulunur, bu da adanın çevresini daha da cazip kılar.
Kotor
Kotor, Karadağ’ın UNESCO Dünya Mirası Listesine girmiş olan kıyı şehridir. Bu şehir ülkenin en popüler tatil rotalarından biri olarak tanınır. Masmavi denizi ve zümrüt yeşili bitki örtüsüyle birleşen Kotor, yaz ve bahar tatilleri için mükemmel bir seçenektir. Havası, denizi, mimarisi ve tarihi dokusuyla büyüleyici bir güzelliğe sahiptir. Kotor, cruise gemilerinin uğradığı bir limana sahiptir ve doğal limanı, yüksek dağları, eski şehri ve kiliseleriyle ziyaretçilerini büyüler. Kotor’un eski şehri, dar sokakları, taş binaları ve tarihi yapılarıyla doludur. Şehrin mimarisi ve tarihi dokusu, ziyaretçilere eşsiz bir deneyim sunar. Bu güzel şehir, Adriyatik Denizinin masmavi sularına sahip olmanın yanı sıra çevresindeki zümrüt yeşili doğa ile çarpıcı bir uyum içindedir. Kotor, tarihi ve doğal güzellikleri bir araya getirerek, unutulmaz bir tatil için ideal bir mekandır.
