Manisa’nın Salihli ilçesine bağlı Sart beldesinde bulunan Sardes Antik Kenti, antik çağlarda Lidya Devleti’nin başkenti olarak hizmet vermiştir. Tarihte devlet garantisiyle ilk paraların basıldığı yer olarak da önem taşır. Sardes, ünlü Kral Yolunun başladığı noktadır ve adı zenginlikle özdeşleşmiş olan Karun’un memleketidir. Marmara Gölü’nün güney kıyısında bulunan ve Lidya tümülüs mezarlık yeri olarak bilinen Bintepeler, yeryüzünün en devasa tümülüs alanlarından biri olarak da bilinmektedir. Sardes Antik Kenti ve Bintepeler, UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesine alınmıştır.
400 senelik Heraklid (Heraklesoğulları) Hanedanlığının yıkılması ile birlikte, yeni bir çağ başladı. Friglerin de sona ermesi ile beraber, Kral Giges dönemi başlayarak Lidya Krallığı dünya çapında tanınmıştır. Lidyalılar, kültürleri ve yaşam tarzlarıyla Yunanlara çok benzemelerine rağmen Yunan olmasalar da onlara yakın bir şekilde kabul edilirdi. Herodot’un en çok bahsettiği uygarlıklardan biriydi ve Yunan tanrıları için korunmaya değer bir krallıktı. Günlerden bir gün Frig kralı olan Midas, tanrı Dionysosun yol arkadaşlarından birine yardım etti ve tanrı, krala “Dile benden ne dilersen” dedi. Midas, açgözlü ve hırslı bir şekilde her şeyin altın olmasını dilemişti. Ancak her şey altına dönüşünce, Midas koku alamaz hale geldi, yemek yiyemez hale geldi ve hiçbir şey içemez hale geldi. Dionysos yakardığında, tanrı ona “Git ve ellerini Pactalos’ta yıka” demiş. O günden beri Pactolos adlı nehir altın ile birlikte akar. Pactalos, Gediz Nehri’nin bir kolu olup Sardes’in tam ortasından geçer.

Mitolojide dahi Lidya ve başkent olan Sardes unutulmaz özelliktedir, bu sebeple onları görmek mümkündür. Lidyalılar aynı İyon şehirleri gibi Artemis’e adanmış bir tapınak inşa etmişlerdir, ancak Efes’teki Artemis Tapınağı kadar büyük değildir. Lidya’nın son kralı Kroisos, bu tapınağı inşa ettirmekle kalmamış, aynı zamanda Efes kentindeki Artemis Tapınağı için de yardımda bulunmuştur. Bu “şey”, takas dönemini sona erdirmiş ve hem taşınması hem de harcanması kolay olduğu için Lidyalıları ekonomik anlamda önde bir konuma getirmiştir. Giges’in sonrasında krallar Alyes ve Alyattes, sert tutumları ve paranın gücü ile topraklarını genişletmişlerdir. Son olarak olan Kroisos, zamanın en zengin kralı haline gelmiş. Karun kadar zengin olduğu söylenen ifade, aslında Kral Kroisos’a atıfta bulunur. Lidya sikkelerinin %27’si altından yapılmışken, %73’ü elektrum denilen (bakır, çinko, kurşun karışımı) maddeyle kaplanmıştır, bu da sikkelerin dayanıklı olmasına katkı sağlamıştır.
Yeryüzünün ilk darphanesinde üretilen bu sikkeler ile Lidya hızla genişlemiş, deniz ve kara ticaret rotalarını kontrol etmiş ve paralı askerlerle güçlü bir orduyu finanse edebilmiştir. Ancak bu uygarlıkta eğitim, ekonomi kadar gelişmiş değildi. Örneğin, Milet şehrinde yaşayan ünlü Yunan matematikçi ve gökbilimci Thales, M.Ö. 28 Mayıs 585 tarihini güneş tutulması olarak hesaplamıştı. Ancak o tarihte Kızılırmak Nehri’nin iki yakasında uzun süredir savaşan Lidyalılar ve Medler, aniden karanlığın çökmesini tanrıların öfkesi olarak yorumlamışlar ve savaşı sona erdirmişlerdir. Bu olayın ardından Med Prensi ile Lidya Prensesi evlenmiş ve barış sağlanmıştır.
Gezilecek Yerler
Antik kentte, Hıristiyanlığın batıya yayılmasında etkili olan Anadolu’daki yedi kiliseden biri, geniş bir Hamam-Gymnasion kompleksi, Artemis Tapınağı, Sinagog, Altın Arıtma Atölyeleri, Agora ve Akropol gibi birçok önemli yapının kalıntıları bulunmaktadır.
Hamam-Gymnasion Kompleksi
Şehrin temiz su kaynaklarından biri sayesinde, Roma İmparatoru Lucius Verius döneminde MS. 161 yılında inşa edilen büyük bir hamam kompleksi bulunmaktadır. Bu antik kentin sembolü haline gelen yapı kompleksi, hamamın yanı sıra avlu ve spor alanı olmak üzere üç ana bölümden oluşmaktadır.

Sinagog
MS. 3. yy.’a ışık tutan bu sinagog, antik çağların en büyük üçüncü sinagogu olma özelliğini taşımaktadır. Sinagogun avlusunun ortasında bulunan çeşme, Museviler tarafından ibadet öncesi temizlik amacıyla kullanılmıştır. Ayrıca mermer masa, ayinler sırasında Tevrat tomarlarını koymak için kullanıldığı düşünülmektedir. Sinagogun oturma grubu da cemaatin ibadetleri için ayrılmış bir alan olarak kullanılmıştır.
Doğu Roma (Bizans) Dükkânları
Antik kentte yer alan dükkânlar Bizans Döneminden kalmıştır. Kentin ana caddesi olan Roma Caddesi boyunca yer alan dükkânların ısıtma sistemleri termal suyla sağlanmıştır. Dükkânların içinde gözlemlenen kalın pişmiş topraktan yapılmış su boruları, termal sıcak suyun geçtiği boruları temsil eder. Bu termal sıcak su, kentteki havuzların doldurulmasında kullanılmıştır. Bu özelliğiyle Sardes Antik Kenti, termal suyu kullanarak ısıtma sağlayan ilk kentlerden biri olarak da büyük öneme sahiptir.

Bin Tepeler
Lidya Tümülüs Mezarlık yeri olarak adlandırılan Bintepeler, Sardes Antik Kenti ile güneyinde yer alan Marmara Gölü arasındadır. Bu alan dünyanın en büyük tümülüs mezarlık alanıdır ve sadece soylular ve devletin önde gelenleri buraya gömülmüştür. Bu bölgedeki tümülüslerin en büyüğü, ünlü Lidya kralı Alyattese aittir ve Alyattes Tümülüsü olarak adlandırılır. Bu tümülüs, Anadolu’daki en büyük tümülüs olarak bilinmektedir.
Artemis Tapınağı
Roma İmparatorluğu’nun Hristiyanlığı kabul etmesinden önce büyük öneme sahip olan Artemis Tapınağı, depremler ve Hıristiyanlığın kabul edilmesi sonrasında büyük hasar gördü. Bu İon tarzında inşa edilmiş tapınağın günümüzde yalnızca iki sütunu ayakta duruyor. Tapınağın içinde yer alan Roma İmparatoru Antoninus Pius’un eşi Faustina I (Annia Galeria Faustina the Elder) heykelinin başı ise British Museum’da sergilenmektedir.

Romalılar döneminden sonra Bizans İmparatorluğu döneminde Sardes önemini yitirmeye başladı. Ardından Anadolu Selçukluları döneminde burası küçük bir köy haline geldi. 1200’lerde neredeyse tamamen terk edildi. Günümüzde aynı bölgede Sart adıyla anılan küçük bir mahalle bulunmaktadır ve bu mahalle Manisa ilinin Salihli ilçesine bağlıdır. İzmir’e yaklaşık 85 km mesafededir.
Bölgenin 5 km kuzeyinde, “Bintepeler” olarak adlandırılan ve hatta “Anadolu’nun piramitleri” olarak tanımlanan tümülüs mezarları bulunmaktadır. Bu mezarlar, kraliyet soyuna ait 85 farklı boyutta tepe şeklinde mezar yapısı ile ünlüdür ve bu adı bu nedenle almıştır. Gymnasiumun hemen karşısında bulunan zeytinliklerin altında ve yolun her iki tarafında, eski Sardes kentine ait kalıntıların bulunduğu tespit edilmiştir. Ancak bu kalıntıların ortaya çıkarılması oldukça zor olabilir. İlk kez 1910 senesinde Princeton Üniversitesi tarafından başlatılmış olan arkeolojik çalışmalar, Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesi nedeniyle hemen durdurulmuştur. 1958 yılından sonra Harvard Üniversitesi, 1976-2007 yılları arasında ise California Üniversitesi, Sardes kentiyle ilgili arkeolojik kazılar gerçekleştirmiş ve şu ana kadar görülebilecek kalıntıları açığa çıkarmıştır. 2008 yılından itibaren ise Wisconsin Üniversitesi, kazı ve restorasyon çalışmalarını sürdürmektedir. Bu nedenle, başlangıçtan bugüne kadar ABD, Sardes’e yönelik önemli kazı çalışmalarını yürüten bir ülke olmuştur. Ayrıca, İncil’de adı geçen Yedi Kilise’den biri olan Sardes Kilisesi’nin varlığı, özellikle günümüz Hristiyanları için dini turlar sırasında ziyaret edilmesi gereken bir yer olarak kabul edilir. Kilise, günümüze kadar kırmızı tuğla kullanılarak inşa edilmiş ve Artemis Tapınağı’nın hemen önünde yer almış şekilde yarı yıkık bir durumda bulunmaktadır. Sardes Antik Kenti sabah 08:00, akşam 17:00 saatleri arasında ziyarete açık.