İtalya’nın kuzey kısmında bulunan Milano için söylenecek pek çok şey var. Sanat, tasarım, moda, eğitim ve turizmin başkenti olarak bilinen Milano, caddelerinde gezerken hem geçmiş hem de günümüzdeki dünyayı bir araya getirebileceğiniz bir yaşam şekline sahip. Milano mimari yapıları ve tarihsle bakımdan daha ilk gelişte bile bir çok şeyi gözler önünde seriyor. Kent merkezinde yer alan dünyanın en heybetli Gotik katedrali Duomo di Milano, yeryüzünün en eski tarihli alışveriş noktalarından biri Galleria Vittorio Emanuele ve dünyanın en geniş izleyici kapasiteli tiyatrolarından biri olan La Scala bulunuyor. Hava sıcaklarının da elverişli olması, Milano’yu yılın her zamanında ziyaret edilebilir bir yer haline getiriyor. Milano, İtalya’nın kuzey ve orta kısmında Lombardiya bölgesinde bulunuyor.
Milano, Cenova’nın 122 kilometre kuzeydoğusunda. İstanbul’dan Milano’ya aktarmasız olarak direkt uçuşlar var. Uçuş süresi aktarmasız olarak yapıldığında yaklaşık olarak 3 saat sürmekle birlikte Milano şehrinde 2 adet havalimanı bulunuyor. En sık kullanılanı ise Malpensa. Buradan şehir merkezine ring şeklinde tren seferleri mevcut. İkinci havalimanı olarak tercih edilebilecek olan Linate havalimanı ise bazı Avrupa uçuşları için kullanılıyor olsa da, daha çok yurt içi uçuşlarda sıklıkla tercih ediliyor. Milano, İtalya’nın demiryolu ağının merkez noktalarından birisi. Şehirde beş adet ana tren garı bulunuyor. Bu şehirler ise, Torino, Venedik, Roma, Napoli, Floransa, Barcelona, Zürich, Paris, Stuttgart ya da Viyana’dan tren seferleri mevcut. Nisan’dan Kasım’a kadar olan zamanlarda hava ılık ve güneşli. Ancak yıl içince en yüksek hava sıcaklıklarını Temmuz ve Ağustos aylarında net şekilde hissettiren karasal iklim özellikleri de bulunan, nemli bir iklim hakim. Milano, yıl boyu gitmek için hava şartları tarafından elverişli olsa da sonbahar döneminde ani ve sağanak yağmurların bastırabileceği için hazırlıklı olunması gerekir. En fazla yağış Ekim ve Kasım aylarında yağar. Kış mevsimi hemen hemen ülkemize benziyor. Ara sıra da olsa kar ve yağışlar görülebilir. Özellikle geceleri hava sıcaklığı 0°C’nin altına düştüğünce kar yağışı başlıyor.

Milano şehrini ziyaret etmek istiyorsanız en uygun ve tercih edilen aylar Eylül ve Haziran ayları. İtalya’nın en büyük şehirleri içinde 2. sırada yer alan ve modanın kalbinin attığı şehir olan Milano, tarihi ama en az tarihi kadar da modern yapısı ile her sene dünyanın çeşitli noktalarından gelen turistlere ev sahipliği yapıyor. Dünyanın en büyük katedraline ev sahipliği yapan şehir Milano’nun turizm sektörü ise bu katedralin etrafında yoğunlaşmış. Birçok alışveriş merkezi, sanat galerileri, müzeler, tarihi yapılar yapılar çoğunlukla Duomo’nun etrafında yer alıyor. Muazzam bir tarihi dokusu ve göz kamaştıran mimarileriyle bizi İtalya’nın kalbinden selamlayan Milano şehri, komün yönetim yapısına sahip muhteşem bir şehir. Şehir, Roma İmparatorluğu’ndan sonra İtalya’nın en fazla nüfusa sahip ikinci büyük şehri olarak biliniyor. Şehrin gelir kaynağı moda ve otomotiv sektöründen geliyor. Bir çok insanın az çok ismini duymuş olduğu ünlü moda tasarımcıları, eğitim için genelde Milano’yu tercih ediyor. Alışverişin tapınak noktası olarak kabul gören Milano, esasında misafirlerine tarihsel mimari yapıları ve sanat müzeleri ile çok sayıda turistik gidilmesi gereken alanlar sunar. Da Vinci’nin bazilikanın duvarına tasvir ettiği eserinden Gotik kiliselere dek bir çok özel şeye burada şahit olmak da mümkün.
Duomo Katedrali
Esas ismi “Duomo di Milano” olan, bizlerin Duomo Katedrali olarak bildiği bu kocaman yapı, Milano şehrinin simgesi olarak adlandırılıyor. Bu sebeple turistik gezilerde ilk gidilmesi gereken yerler içinde bulunur. Yer aldığı büyük meydan “Piazza del Duomo”ya ismini arzeden bu görkemli katedral, 11.700 m²’lik bir araziye yayılmış durumda. Bu sebeple Roma İmparatorluğu’ndaki Aziz Petrus ve Sevilla katedrallerinden sonra Avrupa’nın dördüncü büyük katedrali olarak ilan edilmiş. Yapımı 1386 yılında başlanmış olan Duomo Katedralinin inşası 5 asır boyunca süregelmiş, ancak 1965 yılında tamamlanabilmiş. Restorasyon çalışmaları ise bugün halen devam ediyor. Bu nedenle katedral üzerinde farklı tarihi dönemlerin izleri ve farklı tarz mimari yapı özellikleri bulunuyor. 40 bin ziyaretçiyi rahatlıkla ağırlayacak kapasiteye sahip, orjinal tabloları, mumyaları ve işlemeleriyle yalnızca dışarıdan bakılınca değil, içeri girildiği andan itibaren insanı büyülüyor. İçerisinde bulunan en kıymetli tarihi eserlerden birisi olan Saint Bartholomew heykeli. 1500’lü yıllarda Marco d’Agrate tarafından yapılmış. Dış kısmında dikkat edilmesi gereken en önemli heykel “Madonnina” adlı altından yapılan heykel. 18. yy.’da katedralin tepe noktasına, ortalama 110 metre yüksekliğe yerleştirilmiş. İtalya geleneklerine göre, Milano’daki hiçbir bina bu heykelin yüksekliğini geçecek şekilde inşa edilemiyor. Heykelin adını Milano’ya özgü çok fazla şarkı duyulma ihtimali de yüksek.
Galleria Vittorio Emanuele II
Modanın başkenti olarak adlandırılan Milano’da gidilebilecek yeryüzünün en eski alışveriş merkezlerinden biri ‘Galleria Vittorio Emanuele II’. Piazza del Duomo’da ihtişamlı Duomo Katedralinin çok yakınında bulunuyor. Adını, İtalya Krallığının ilk kralı Vittorio Emanuele II’den almış. Milano’ya bilhassa alışveriş yapmak için giden kişilerin muhakkak listesine eklemesi gereken yerlerden. Bu tarih kokan alışveriş merkezi mimari yapısı ve ambiyansıyla ziyaretçilerin ilgi odağı haline gelmiş. Özellikle gece ışıklandırmaları ile göz alıcı güzelliğiyle galeriye Duomo Meydanından da bir girişi bulunuyor. 1861 sesinde mimar Giuseppe Mengoni’nin tasarımını yaptığı bu bina, 1865-1877 yılları arasında yine Mengoni tarafından yapılmış. Haç şeklinde dizayn edilmiş olan bu mimari yapı sekizgen şekilde merkezinde dört kıta ile tarım, bilim, sanat ve endüstriyi ifade eden mozaiklere yer verilmiş.

La Scala
Orijinal ismi “Teatro alla Scala” olan ve dünya üzerinde La Scala olarak bilinen bu görkemli opera binası, Milano’da ismini verdiği Piazza della Scala adlı bir meydan bulunuyor. Dünya üzerinde hayatında opera dinlememiş olan insanların dahi ismini en az bir defa duymuş olduğu bu mimarı yapının tarihi, “Nuovo Regio Ducale Teatro alla Scala” adıyla bilinen Ağustos 1778 tarihine dayanıyor. La Scala’nın açılış töreni ise Antonio Salieri’nin “Europa riconosciuta” isimli eseriyle yapılmış. Açılıştan sonra bugüne dek La Scala’da hem İtalyan hem de başka ülkelerden gelen sanatçılara ev sahipliği yaptığı opera gösterisi ve konser verdiği sahne, 2.030 kişilik izleyici kapasitesi olan bu görkemli opera evi La Scala’nın kendine has prensiplerine sahip. La Scala yalnızca gösterilerin sergilendiği bir yer değil. “Accademia Teatro alla Scala” adlı okulda sanatçılar da yetiştiriyor. Aynı zamanda La Scala Korosu, La Scala Balesi ve La Scala Orkestrası olmak üzere çalışmaları da yer alıyor.
Milano gündüzleri oldukça yoğun bir şehir olduğu gibi gecesinde de bu yoğunluğu sokaklarda görmek gayet normal. Şehrin bütün bölgelerine yayılmış olan mekanlar bulunmasından dolayı özellikle gençler sabaha kadar eğlenebiliyor. Porto Ticinese bölgesi happy hour saatleri ve pub tarzı mekanları sevenler için en popüler bölge burası. Bunların yanı sıra gece aktivitesi olarak tiyatro ve opera salonları da mevcut. Şehirde retro ambiyans ile öne çıkan Mono Bar, özellikle gençlerin tercih ettiği Bar Bianco, şehrin en eski mekanlarından Bar Magenta, özellikle hafta sonu gidilen Hollywood Rythmoteque seçim yapılan mekanların arasında. Gece kulübü için de Killet Plastic Club ve Shocking Club en gözde mekanlardan birisi.