Denizli’nin Pamukkale ilçesinde yer alan Hierapolis Antik Kenti, ölmeden önce mutlaka görülmesi gereken tarihi alanlar arasında bulunuyor. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunan bu kent, devasa büyüklüğüyle ve ihtişamlı yapısıyla dikkat çekiyor. Helenistik dönemden bu günlere ulaşan arkeolojik kalıntıları içermesinin yanı sıra, kalsiyum oksitli suları sayesinde oluşan beyaz travertenleriyle oldukça ihtişamlı bir yapı olma niteliği taşıyor Özellikle travertenlerde bulunan şifalı suyun pek çok hastalığa çare olma özelliği taşıdığı da söylentiler arasında bulunuyor. Her yıl milyonlarca yerli ve yabancı turistin ziyaret ettiği Hierapolis’in gitmeyenler tarafından mutlaka görülmesi gerekiyor.

Hierapolis Antik Kenti
Eşsiz ve ihtişamlı görünümüyle dikkat çeken Pamukkale, her yıl 2 milyonu aşkın turist tarafından ziyaret ediliyor. Termal suların havayla temas etmesinden sonra meydana gelen beyaz travertenler, donmuş bir şelale görünümünü andıran kademeli şekillerden oluşuyor. Pamukkale’nin çekiciliğinin bu keşfi Roma İmparatorluğu dönemine kadar dayanıyor. Pamukkale Travertenlerinin yan tarafında yer alan Pamukkale Hierapolis Antik Kenti’nin kalıntılarının büyük bölümü bu dönemden kalıyor. Hem Pamukkale Travertenleri hem de Hierapolis Antik Kenti, UNESCO Dünya Mirası Listesinde bulunuyor.
Etkileyici bir güzellik sunan Pamukkale Travertenlerinin çekiciliğe karşı koyamayan Bergama Krallığı, yanı başına Hierapolis Antik Kentini yapmış. O dönemlerde bir termal sağlık merkezi olarak kullanılan bölge, şifalı olduğuna inanılan suyuyla dünyanın dört bir yanından sağlık ve güzellik arayan insanlar tarafından ziyaret edilmiş. Bugün bakıldığında da hem sağlık hem de güzellik isteyen insanlar tarafından termal havuzlar kullanılmaya devam ediyor.

Günümüzde milyonlarca insanın uğrak noktası olan Pamukkale’de suya girmek ve travertenlerin muhteşem manzarasına şahit olmak gerekiyor. Üstelik burada uzun zaman geçirmek isteyenlere, antik kentin ve travertenlerin yakınında bulunan termal tesisler hizmet sunuyor. Burada hem konaklamak hem masaj yaptırmak hem de termal sularında şifa bulmak mümkün oluyor.
Köklü bir geçmişe sahip olan Hierapolis Antik Kenti, orijinalliğinden ödün vermeyerek günümüze kadar ulaşmayı başarmış. Termal merkez olduğu zamanlarda sıklıkla ziyaret edilen Roma Hamamına bugün bakıldığında arkeoloji müzesi olarak hizmet sunuyor. Hierapolis ve yakın çevresindeki antik kent kazılarında bulunan heykeller vb. kalıntıları burada görmek mümkün oluyor. Bunun dışında tapınakların, antik tiyatronun, mezarların, agoraların, anıtsal çeşmelerin ve gymnasium gibi yapıların varlığını hala koruduğuna şahit olunuyor. Özellikle Roma zamanından cehennemin girişi olarak tanımlanan Ploutonium hakkında söylenen hikayeler de oldukça etkiliyor.

Hierapolis Antik Kenti, Hristiyanlık zamanında kullanılan kutsal bir yerleşim yeri olarak büyük bir önem taşıyor. Bu kutsallığın en önemli sebebi ise, Hz. İsa’nın 12 Havarisinden bir tanesi olan Philippus’un burada öldürülmüş olmasından kaynaklanıyor. Ayrıca Philippus’un mezarı da burada yer alıyor. 5. yüzyılda inşa edilen azizin anıtın bulunduğu Martyrium, Hristiyanlığın kutsal yapıları arasında yer alıyor. Piskopos ayin mekanlarının bulunduğu altıncı ve yedinci yüzyıl katedrali olarak adlandırılan Direkli Kilise’de burada yer alıyor. Bahse konu olan durumlar ise, Hierapolis’in Bizans döneminde değerli bir din merkezi olduğunu kanıtlıyor.
Hierapolis Antik Kenti’nin Bölümleri
Hierapolis Antik Kenti pek çok bölümden oluşuyor. Bunlar:
Agora
Agora, M.Ö. 7. yüzyılda meydana gelen depremden önce yerleşim yerinin yanı sıra atölye ve nekropolis olarak kullanılıyormuş. Depremden sonra ise, Hierapolis Ticaret Agorası olarak düzenleniyor.
Kuzey Bizans Kapısı
Hierapolis Antik Kentinde bulunan Kuzey Bizans Kapısı, Güney Kapıya simetrik olacak şekilde kentin anıtsal girişini oluşturuyor. Devşirme malzemeleriyle yapılan bu kapı, kare planlı 2 tane kule ile destekleniyor.
Tritonlu Çeşme Binası
Apollon Tapınağı’nın yakınlarında bulunan çeşme binasıyla beraber kentteki 2 büyük anıtsal binalardan birini oluşturuyor.
Frontinus Caddesi
Hierapolis’in bölümlerinden biri olan Frontinus Caddesi, 4 metre genişliğinde olup, kentin ana caddesini oluşturuyor.
Gymnasium
Hierapolis Antik Kenti’nin bir diğer bölümü olan Gymnasium, yazıtlı bir arşitrav parçası olarak dikkat çekiyor.
Latrina
Deprem ile beraber yıkılan Latrina’dan geriye parçaları kalmış olsa da görülmeye değer bir yer olarak dikkat çekiyor.
İon Sütun Başlıklı Ev
İon Sütun Başlıklı Ev, tiyatroya giden ikincil uzun yolun üzerinde bulunuyor. Değerli olan Bizans öncesi döneme uzanan duvar üstüne yazılmış bir yazıt olarak dikkat çekiyor.

Tiyatro
Hierapolis Antik Kenti tiyatrosu, dört tane ada üzerine yapılmış. Dik görünümlü Cavea Diazoma’dan ise iki bölüme ayrılmış ve dikey olarak 9 Cuneus Summa Cavea galerisiyle 8 tane basamak yerleştirilmiş. Söz konusu tiyatro logeion, sahne binası ve geniş bir sahne arkası ile dikkat çekiyor. Ayrıca skene ile birbirine bağlantılı.
Ortaçağ Selçuklu Kalesi Kalıntıları
Ortaçağ Selçuklu Kalesi, vadiyi kontrol altına alabilmek için düzlük üzerinde geniş bir sur sisteminden meydana geliyor. Duvarları yıkıntı halinde görünen bu kale görülmeye değer.
Tritonlu Çeşme Binası
Tritonlu Çeşme Binası Apollon Tapınağı’nın yakınlarında bulunan çeşme binasıyla birlikte kentteki 2 büyük anıtsal bina olma niteliği taşıyorlar.
Apollon Kutsal Alan
Anıtsal Yapı, Hierapolis’in en değerli tanrısına adanan bir alan olma özelliği taşıyor. Podium’da işaret edilen iç bölümdeki yapı, daha önceleri tapınak şeklinde tanımlanıyormuş. Ancak yapılan incelemeler sonucunda kehanet merkezi olduğu anlaşılmış.
Surlar
Surlar Milattan Sonraki yüzyılda Roma İmparatorluğunun diğer kentlerinde olduğu gibi Hierapolis Antik Kentinde de kuzey, güney ve doğu yönleri surlarla çevrili.
Katedral
Katedral, Hierapolis Antik Kenti’nin en değerli Hristiyan kült yapısı olma özelliği taşıyor. Söz konusu yapı, Plateiya narteks ile atrium ile beraber açılıyor. Sağ taraftaki kapıdan vaftiz mekanına giriliyor. Apsisli, dörtgen planlı olan bu yapı sütunlar yardımıyla 3 tane nefe ayrılmış. Apsisli olan kısımda mermer kaplama levhalı ve yuvarlak olmak üzere 2 yanında merdivenleri bulunan vaftiz teknesi yer alıyor.
Katedral’de bulunan saçaklık ise, kadınların oturduğu kısma 2. sütun dizisi tarafından taşınıyormuş. Apsis, dışta çok kenarlı, içte ise yuvarlak olan bir plan ile dikkat çekiyor. Ana apsisin içerisinde, ayin esnasında piskoposun ve papazların oturduğu konsantrik bir merdiven ile Synthronon yer alıyor.
Aziz Philippus Martyriumu
Hierapolis Antik Kenti’nin en önemli bölümlerinden biri de Aziz Philippus Martyriumu oluyor. Eşsiz termal sularıyla beraber şifa dostu olmasının dışında pagan dönemlerinde ve Hristiyanlık döneminde kutsal kent sayılma özelliği taşıyor. Bunun sebebi ise, İ.S. yıllarında Hierapolis’e Hristiyanlığı yaymak üzere gelen ve Hz. İsa’nın 12 Havarisinden sayılan Aziz Philippus’un bu kısımda Çarmıha gerilerek öldürülmesinden kaynaklanıyor.
İ.S. 4. yüzyılda Hristiyanlığın resmi din ilan edilmesinden sonra Aziz Philippus’un adına öldüğü kısımda şehitlik yapılmış. Hem dini hem de ruhi tedavi merkezi olarak yapılan alan, sekizgen planlı olarak dikkat çekiyor. Orta bölümünde bulunan mermer kaplı alanda Aziz Philippus’un mezarı yer alıyor. Surun dış kısmında kalan bu merkeze uzun ve geniş merdivenlerle çıkılıyor. Merdivenlerin sağında Ayazma çeşme yapısı bulunuyor ve yapıda dua edilmesi için küçük şapeller görünüyor. Sekizgen olan bu bölümün tabanı mermer iken, koridor ile bağlı bölümlerin tabanı bitkisel motifli mozaiklerden oluşuyor. Bugün bakıldığında pek çok kilise, Aziz Philippus bayramını kutlayarak ayin düzenliyor.